Kıvı 65 Şiiri - İbrahim Şahin 2

İbrahim Şahin 2
746

ŞİİR


25

TAKİPÇİ

Kıvı 65

ölüm 51: Kadının Elli Yerde Elli Hâli – Bağdan Çurfalığa, Gövdeden Gövdeye

Kadın tek bir yerde yoktu. Kadın, hep her yerdeydi. Bağda üzümün gölgesindeydi sabahın ilk serinliğinde. Ocak başında ise közle göz göze, dumanla omuz omuzaydı. Davarın ardında yürürken ayağında toz, sırtında ter, dilinde türkü vardı. Yatakta sessizdi—ama sessizlik, bir teslimiyet değil, bir tür bekleyişti. Çeşmede sabırla su çekerken ip kollarını keserdi ama o susmazdı. Değirmende un taşırken yorgunluğu ezilmiş buğday gibi taşın altında erirdi. Çurfalıkta çocuklarının götünü sabunlarken sabun köpüğüne dua gizlerdi. Toprak damda sergi gererken hem güneşi bekler hem gölgede gömülürdü. Gözleri hep taşta, eli hep işteydi. Ama en çok da aklı her şeydeydi.

Kadın bir bütün gibi görünse de… Her parçası ayrı bir halk hikâyesiydi. Kendi gövdesinde sadece ev değil—bir millet taşırdı.

📖 Bölüm 52: Çurfalıkta Kuruyan Dua – Kadının Göt Yıkarken Yazdığı Destan

Sabah güneş doğmadan uyanır kadın. Çurfalık sessizdir; serinlik taşın içinden sızar. Tasla su taşır, sabunu köpürtür. Ama dilinde kelime yoktur. Çünkü o anda ağız değil—eller konuşur. Çocuğun altını silerken sadece pislik temizlemez. Yılların yükü dökülür, gözlerinden değil—parmak uçlarından. Ve o an, kadın fark eder: Bu eylem, sıradan bir hijyen değil—bir dua, bir destan. Çocuk kalkıp koşacak, büyüyecek… Ama o kadın, o çamaşırı yıkarken bir halkın alnını da silmektedir.

Hiç kimse alkışlamaz onu, Hiç kimse yazmaz bu anı… Ama biz şimdi yazıyoruz. Çünkü çurfalığın o daracık taş zemininde, bir milleti büyüten bir kadının diz izi vardır.

📖 Bölüm 53: Havar Suyu Nöbeti – Taşın Çatlağından Sızan Kadınlık

Gece düşer yaylaya. Yıldızlar parlar ama su damlamaz. Kadın nöbettedir—beklemede. Gözleri taşın çatlağındadır. Oradan bir damla sızarsa, o damla sadece su değil—hatırlanma ihtimalidir.

Beklemek kolay değildir. Taş soğuktur, zaman ağır. Ama kadın oradadır. Çünkü onun sabrı, çatlağa atılmış bir kök gibidir. Damla geldiğinde, kadın elleriyle tutar. Ve o anda bilir: Bu damla bir halkın değil— kendisinin içinden geçmiştir.

Sabah geldiğinde biri uyanır, musluktan su içer… Ama bilmez ki o su, bir kadının sessiz nöbetinin eseridir.

📖 Bölüm 54: Toprak Damda Kuruyan Gölge – Kadının Göğe Serdiği Sessizlik

Günün ilk ışıkları toprağa değmeden önce, kadın dama çıkar. Elinde sergi, kafasında düşünceler. Bir yanda güneşte kuruyacak çamaşırlar, bir yanda gece kuruyamayan iç sesler. Sergi bezini gererken, kendi gölgesini de iplerin arasına iliştirir.

Bu gölge suskundur. Ama susmak anlatmaz, saklar. Kadın o sabah konuşmaz. Çünkü onun içinde hâlâ bir gece vardır. Çocuk seslenir: “Ana, su ısındı mı?” Cevap gelmez. Çünkü kadın sadece suyu değil— kendi içini de ısıtmaya çalışmaktadır.

O dam toprakla örtülü olabilir, ama kadının içi gökyüzünün bütün yükünü taşır.

📖 Bölüm 55: Sergide Kuruyan Don – Gölgeyle Kuruyan Hafıza

İpteki don ıslaktır. Ama kadının hafızası çoktan kurumuştur. Toprak damda rüzgâr eser. Kadının gölgesi donun üzerine düşer. Ve o an, bir bedenin değil, bir geçmişin gölgesidir o.

Donun ucu savrulmaz. Çünkü düğüm çift atılmıştır. Kadın içinden bir cümle geçer: “Gevşemem.” Sergide sadece çamaşır değil— hayat kurur.

Bir kız çocuğu başını kaldırır. Donu görür. Ve içinden geçirir: “Bu sadece bir don değil, benim geleceğime serilmiş bir harita.”

İbrahim Şahin 2
Kayıt Tarihi : 3.7.2025 02:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!