Dilim yırtılan yıldızların miracında
Kefenime kundakladım süt çiçeklerini
Çarpılmış ruhların eline dokunamam
Bir kum tanesi çekti bütün suyumu
Ölümü sindi üstüne emzirdiğim çakalların
Deniz fenerlerin de kırdım sapanlarımı
Tövbenin kütüğünde günahımın başı
Yırtılan dilim yıldızların miracında
Serçelerin kanadına inciler doladılar
İnadına göklerimi yangına boğdum
Akşamın ıslaklığına düşmeyen damlalarım
Kuruttuğum gündüzün vebalini boğuyor
Ve bir başkent doğuyor sürgün ülkemden
Düşüyor toprağa kurşun gibi isyankâr tohumlar
Gamzelerimde katrelerim üşüyor
Medusa’nın saçlarından taç yapıyorum…
Zamanın doğumsuz ölümüne düştü
Akşamın ıslaklığına düşmeyen damlalarım
Tenime geçmişin kanlı hürriyetleri bulaşmış
Gaibin bütün yükünü sırtlamış kamburum
Sen benim hangi şehir olduğumu bilemezsin
Adımı büyücülerin şatolarına gizledim
İzledim gözlerinde kesişen yıldızları
Keşişlerin dizlerinde atomu parçaladım
Ben çıplak tenimle mermere uzanmış adamım
Kanım çekilirken damarımı ateşlerim
Soğuturken bedenimi donakaldığım secdelerde
Sen benim hangi şehir olduğumu bilemezsin
Hayatsız hayallerin diken kadar tatsız güllerinde
İsimsiz senfonilerin bir tutam suskunluğu sesler
Mermilerimi yağmurlarda törpüledim
Yılgın umutların kocamış fakirleriyle
Ölümü didikliyorken aynalar tenhada
Bir yanağımı toprağın bakirelerine verdim
Renksiz bulutların ayinindeyim şimdi
Bütün umutsuzlukların son raksını göreceğim
Sol gözümün ışıklarını kararttım…
Sağ gözümü kuşların mezarına gömdüm
Törpüledim mermilerimi yağmurlarda
Kayıt Tarihi : 13.11.2005 02:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

şiirin girişi ve sunuşundaki bütünlük finalde vermek istediği mesajı algılatmada kolaylık sağlamış ve iyi bir bitiriş olmuş.
tebrikler şair.. emeğine sağlık...
Kefenime kundakladım süt çiçeklerini
Çarpılmış ruhların eline dokunamam
Bir kum tanesi çekti bütün suyumu
Ölümü sindi üstüne emzirdiğim çakalların
Deniz fenerlerin de kırdım sapanlarımı
Tövbenin kütüğünde günahımın başı
Yırtılan dilim yıldızların miracında
Serçelerin kanadına inciler doladılar
İnadına göklerimi yangına boğdum
Akşamın ıslaklığına düşmeyen damlalarım
Kuruttuğum gündüzün vebalini boğuyor
Ve bir başkent doğuyor sürgün ülkemden
Düşüyor toprağa kurşun gibi isyankâr tohumlar
Gamzelerimde katrelerim üşüyor
Medusa’nın saçlarından taç yapıyorum…
Zamanın doğumsuz ölümüne düştü
Akşamın ıslaklığına düşmeyen damlalarım
Tenime geçmişin kanlı hürriyetleri bulaşmış
Gaibin bütün yükünü sırtlamış kamburum
Sen benim hangi şehir olduğumu bilemezsin
Adımı büyücülerin şatolarına gizledim
İzledim gözlerinde kesişen yıldızları
Keşişlerin dizlerinde atomu parçaladım
Ben çıplak tenimle mermere uzanmış adamım
Kanım çekilirken damarımı ateşlerim
Soğuturken bedenimi donakaldığım secdelerde
Sen benim hangi şehir olduğumu bilemezsin
Hayatsız hayallerin diken kadar tatsız güllerinde
İsimsiz senfonilerin bir tutam suskunluğu sesler
Mermilerimi yağmurlarda törpüledim
Yılgın umutların kocamış fakirleriyle
Ölümü didikliyorken aynalar tenhada
Bir yanağımı toprağın bakirelerine verdim
Renksiz bulutların ayinindeyim şimdi
Bütün umutsuzlukların son raksını göreceğim
Sol gözümün ışıklarını kararttım…
Sağ gözümü kuşların mezarına gömdüm
Törpüledim mermilerimi yağmurlarda
:::::::::::::::::::::::::::::::
Sizin de çok yakinen bildiğiniz ve aşina olduğunuz gibi, şair ufkumuzun vazgeçilmez mefkuresi ve başımızın savdası olan şiirin bir iç yapısının yanında bir de o iç yapıyı belirli bir şekle ve kalıba sokan dış yapısı vardır.
Şiirin iç yapısı, şairinin duygularının şekillendiği, iç dünyasının dış dünyaya tezahür ettiği ve dizelerle vücut bulduğu engin kelimeler hazinesidir.
İşte bu engin kelimeler hazinesi dış yapısı ile beraber bir şekle girip kemale ererek, mısralarda, dörtlüklerde kısacası şiirin kendisinde arz-ı endam eder yani o şiir güzeli görücüye çıkar.
Şiir mefhumuna giden bu yolda yürürken şiir güzelini okuyan ve onunla hemhal olan her bireyin onu farklı cihetlerle değerlendirdiğini, tabiri caizse '' keseri hep kendine doğru yonttuğunu '' müşahede ederiz. Bu da kanaatimce doğru bir vakadır. Çünkü okuyucu az çok kendini o dizelerde bulur, diğer bir deyişle kendini okumuş olur. Nasıl ki şiir içeriğinin idrak edilmesi her okuyana göre değişiklik arz ediyorsa, bu şiirlerin banileri şairler için de şiir mefhumunun tariflerinin değişiklik göstermesi yani farklı şiir tariflerinin olması bana göre gayet normaldir.
Size izlediğiniz bu aydınlık şiir yolunda başarılarınızın devamını dilerken, o güzel gönlünüzün derinliklerinden gelen enfes duygularla nice güzel eserlerin altına imzanızı atmanızı can-ı gönülden temenni ederim.
En kalbî selam ve hürmetlerimle...
.
Uzun zamandır hiç bu kadar keyifli şiir okumamıştım. Her bir mısrasına ayrı bir şiir yazılmaz mı bu şiire.......
''Sen benim hangi şehir olduğumu bilemezsin
Adımı büyücülerin şatolarına gizledim
İzledim gözlerinde kesişen yıldızları
Keşişlerin dizlerinde atomu parçaladım
Ben çıplak tenimle mermere uzanmış adamım
Kanım çekilirken damarımı ateşlerim
Soğuturken bedenimi donakaldığım secdelerde
Sen benim hangi şehir olduğumu bilemezsin ''
Çok çok çok güzel...
işte, okuması en az yazması kadar emek gerektiren bir şiir.Ben hâlâ okuyorum...
TÜM YORUMLAR (9)