Sen gittin, ardından kalan sadece sessizlik ve gölgeler,
dokunamadığım, ulaşamadığım o uzak rüya gibi,
bir zamanlar ellerimizde sıcacık olan umutlar,
şimdi yitik bir şehrin harabelerinde kayboluyor.
Adını anmak ağır geliyor dudaklarıma,
kalbimse hâlâ seni saklamaya direniyor,
her köşe başında seni arıyor,
her rüzgarda sesini duymaya çalışıyor.
Ayrılık, bir şeylerin yavaş yavaş ölmesi değil,
tam tersine, sessizce doğan ve büyüyen bir fırtına,
içimde bir yangın gibi yayılıyor,
kelimeler suskun, yürek çaresiz ve korkak.
Sana dokunamadığım her an,
bedenimden ayrı bir parçam düşüyor zamana,
ve o düşen parça, beni her seferinde biraz daha eksiltirken,
ben yeniden tamamlanmayı unutan bir çocuk oluyorum.
Gözlerin, yıldızlar kadar uzak,
gülüşün, artık sadece hayallerimde kalan bir yankı,
ben, o yitik anların arasında savrulurken,
sesin sessizlikte kayboluyor, adı bile unutuluyor.
Öyle bir ayrılık ki bu,
ne sarılabilir ne bırakabilir insan,
geriye sadece koca bir suskunluk kalıyor,
bizi biz yapan ne varsa yavaşça silinen.
Ve ben,
bu sessizlikle boğuşurken her gece,
kaybolan hayallerimi yeniden düşlüyorum,
ama artık bilmiyorum, hangi düş gerçek, hangisi yalan.
Yalnızlık, en acımasız yüzüyle sarıyor bedenimi,
ve ben, ellerimde taşıdığım kırık zamanların izinde,
sessizce eriyorum,
senin yokluğunda yok olmayı öğreniyorum.
Kayıt Tarihi : 4.7.2025 21:13:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!