Beynimde morg serinliği,
çürüyor eski düşler.
Dimağımla yürek arasında
koptu kablolar, karıştı hisler.
Sevişirken unuturum belki diye
bastım bilinç kapılarını.
Açtım karanlık odalarda
çalan, lâşka nağmelerin yasını.
Aaah, hayat...
neydi, eğer değilse bir musiki?
Şehrin geceleri boğazımdan geçti,
sisli bir melankoli.
Lanetsin içten pazarlıklı temaslara,
sahte cümleli kimliklere.
Düşünmeyeceksem doğacak çocuğumu,
ne anlamı kaldı sevmelerin?
Demişti,
o kanlı dudaklardan çıkan zehirli kelimelerle.
Yutkundum, cam kesiği gibi biriken anılarla.
Dilimin ucunda kaldı söyleyemediklerim,
paslı hatıralarla.
Gözbebeklerimde dondu
çocukluğumun son gülüşü.
İçime gömdüm
annemin dizlerinde kuruyan son üşüyüşü.
Bir mektup gibi açılmadım kimseye,
mühürledim kendimi.
Kaldırım taşları dinledi sadece yeminlerimi.
Zihnimde dönüp duran hep o gece —
sesin yankı gibi.
Kırık bir plağa sıkışmış
“gitme” demeyişin kaldı bende şimdi.
Ve hâlâ uyanıyorum bazen,
ter içinde, dilimde bir dua.
Ama Tanrı, tavan arası gibi...
sessiz, tozlu ve uzağa.
İçimde bir ölü var, adı umut,
elleri soğuk ve titrek.
Ben onunla yaşıyorum sanki,
her sabah bir cenaze gibi tek.
Kayıt Tarihi : 22.8.2025 18:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir yolcu, zihninde morg serinliğini hissettiği bir evrende uyanır. Eski düşler çürümüş, hisleri ve düşünceleri kablolar gibi kopmuş, karışmıştır. Karanlık odalarda yankılanan nağmeler, kaybolmuş sevgi ve unutulmuş umutların yasını tutar. Yalnızdır, sessizdir; Tanrı, tavan arası gibi uzak ve sessizdir. Her sabah, içinde adı “umut” olan bir ölü ile uyanır; elleri soğuk ve titrek. Bu ölüyle yaşamak, her günü bir cenaze gibi karşılamak demektir. Yine de yolcu, sessizliği, acıyı ve paslı hatıralarıyla yüzleşir; çünkü gerçek güç, kendi içindeki karanlıkla tanışmakta ve hayatta kalmakta gizlidir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!