Zaman, ağır akan bir nehir içimde,
Ne bir ses çıkarır, ne de bir dalga.
Geçmişi kıyılarıma vurur usulca,
Gelecek, sis ardında görünmez bir ada.
Her saniye, ruhumdan bir kum tanesi yontar,
Ben, o nehrin yatağında birikmiş tortuyum.
Yalnızlık, kendi kalabalığımda tek kişilik bir oda,
Duvarları yankımdan, tavanı nefesimden.
Eşyalar eski bir sırrı saklar gibi suskun,
Gölge, yere serilmiş en vefalı yoldaşım.
Bazen bir fincan çayın buğusunda ararım kendimi,
Bazen camda yansıyan yorgun bir hayaletim.
Ve varoluş, rüzgârda titreyen bir mum alevi,
Hem yanmanın hazzı, hem sönmenin korkusu.
Anlam, cevabı olmayan o kadim soru,
Her nefes alış, hiçliğe karşı bir meydan okuyuş.
Bir yaprak ucunda asılı kalmış çiğ tanesiyim,
Güneşi görmenin telaşı ve toprağa düşmenin telaşı.
Bu üçü, ruhuma çizilmiş bir harita,
İçsel bir yolculuk, başı sonu olmayan.
Zamanın nehrinde yalnızlığın salıyla,
Varoluşun okyanusuna açılırım her an.
Yol da benim, yolcu da, menzil de bende gizli,
Kırık bir aynada kendi iz düşümümü seyrederim.
Kayıt Tarihi : 10.6.2025 08:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!