Kiraz Çiçeğine Sevdâ
Bahar, avuç içi kadar bir zamandır aslında;
seninle tanıştığım gün, dalların çiçekleri açıldı.
Rüzgâr, açık bir mektup gibi geçti üzerimizden
ince bir sevinç, kılcal damarlarımda yürüdü.
Sana varmak, zamanın en kıyısında atlamak demekti;
yaprak gölgesi posta oldu, beni sana taşıdı.
Kiraz çiçeği, bir dudak payı kadar yaşıyor dünyada:
bir yudum ışık, bir yudum koku, sonra sessiz bir kar.
Ben seni, suda eriyen mürekkep gibi sevdim:
yaklaştıkça çoğalan, dokundukça dağılan.
Gözlerin porselen bir sabah;
içinde gizlice saklanan pembe bir sır.
Dal, bizi tartacak kadar inceydi;
bir kuş konsa kopacaktı.
Bu yüzden fısıltıyla konuştuk,
sesimizi çiçeklerin ömrüne göre ayarladık.
Her düşen taç yaprak, adımızın ilk harfini yazdı yere;
yedi gün boyunca, yedi kere sustuk.
Suskunluklarımız büyüdü, bir şekerlenmiş gölge gibi
dilin arkasında saklandı bütün itiraflar.
Sen, ipekten bir rüzgâr; ben, dikişi yeni alınmış bir yara.
Sevdamız, ipi çekince çözülmesin diye
parmak uçlarıyla tuttuk birbirimizi
yine de bahar, borcunu ister gibi kapımızı çaldı.
Bittiğinde anladım:
kırılgan olan, çiçek değil, gitme kelimesiydi.
Ve ben şimdi, her nisanın eşiğinde
aynı ağacın altında
düşe kalka sana yeniden başlıyorum.
Kayıt Tarihi : 25.10.2025 22:27:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!