Kintsugi...
Ben,
acemi bir ustanın elinden çıkmış, sade bir kaseydim,
tek rengin ve pürüzsüzlüğün sükunetinde.
Sonra hayat, o en keskin çekiciyle vurdu,
ve ben bin parçaya bölünen bir sessizlik oldum.
Her bir kırık, avucumu kanatan bir anı,
her bir köşe, bir vedanın keskinliğiydi.
Yıllarca rüzgârda savruldum, tozun toprağın altında,
kaybolan parçalarımı aradım başkalarının hikayelerinde.
Bazısını bir kahkahada buldum, bazısını bir gözyaşında,
her birini ait olduğu boşluğa yerleştirmeye çalıştım.
Nafileydi.
Çünkü eski ben olmak, nehrin aktığı yatağa geri dönmesini istemekti.
Sonra anladım;
mesele, kırıkları gizlemek değilmiş.
Mesele, parçaları yok saymak, o eski pürüzsüzlüğü aramak değilmiş.
Bilgelik, zamanın ve sabrın o yavaş harcını karmak,
ve her bir çatlağın arasına, anıların tozundan yapılmış
altın bir cila çekebilmekmiş.
Şimdi damarlarımdan ışık sızıyor.
Her bir altın çizgi, bir yenilginin değil, yeniden doğuşun haritası.
O en derin yarık, en parlak damarım şimdi,
terk edildiğim o istasyonun adını taşıyor ışıltıyla.
Unutmak için çabaladığım her ne varsa,
artık parmak uçlarımda gezinen birer altın yol oldu.
Ben artık o sade, o kırılgan kase değilim.
Ben, yaralarıyla değerlenmiş, kırıklarıyla güçlenmiş bir Kintsugi’yim.
Üzerimdeki her altın nehir, yaşanmışlığın nişanıdır.
Ve şimdi, ışığı eskisinden daha güzel tutuyorum içimde,
çünkü biliyorum ki,
en çok parçalanmış olanlar, en parlak ışığı sızdırır...
Hasan Belek
10.08.2025
Akçay
Hasan Belek 2
Kayıt Tarihi : 10.8.2025 15:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tebrikler değerli hocam.
Saygılar
TÜM YORUMLAR (2)