Yıkık bir saltanat kaldı içimde,
Tahtında anılar, tacı elemden.
Bir fırtına koptu sevda gecemde,
Geçtim o zehirli, tatlı kelamdan.
Sürgününde yorgun düştü bu beden;
Gönül kapım kilit, açmam bir daha...
Sunulan her kadeh baldan derindi,
Son damlası meğer ömre ziyandı.
Bir zamanlar cennet denen o yerdi,
Ruhumu kör eden bir is, dumandı.
O sahte şerbeti elimle sundum;
Kendi zehrimi ben, içmem bir daha...
Gönül bahçem vardı, gülleri soldu,
Vefasız bir rüzgâr kökünden vurdu.
Umut ektiğim her tohum çürüdü,
Yerine ayrılık otları doldu.
Gençliğimi bu boş tarlaya sundum;
Tohumlarım ziyan saçmam bir daha...
Bir ışık sızmasın ara perdeden,
Gözlerim alıştı zifir geceye.
Kurtuldum "belki"den, "acep?" demeden,
Gerek yok anlamsız, boş bir heceye.
Sonu hüsran olan başından gördüm;
Bu karanlık yolu seçmem bir daha...
Tecrübe dediler, bedeli ağır,
Gençliği, neşeyi önüne serdim.
Kulağım her sese, her söze sağır,
Ben sahte pınardan su içtim, kandım.
Bildiğim yar'a adım attım sandım;
O dikenli yoldan geçmem bir daha...
Varsın adım "yalnız", "bezgin"e çıksın,
Bu sükûnet sahte cümbüşten iyi.
İstemem kalbime bir sızı aksın,
Çürüttüm içimde sevda deneni.
Bu liman son yerim, huzuru buldum;
Fırtınalı denize kaçmam bir daha...
Hasan Belek
09 Eylül 25
Akçay
Kayıt Tarihi : 9.9.2025 20:44:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!