Yüz yıllık bir ruh yorgunuyum sanki
Zamanın paslı zincirine vurulmuş gibi
Her adımda bir asır çöküyor omzuma
Gücüm son kıvılcımını tüketmiş bir yıldız gibi sönüyor
Ve ben hala gülümsüyorum
Gözlerimin gerisinde infilak eden sessizliğe rağmen.
Yoruldum
Bir yangını örtbas eden buz gibi sözlerden
Bir avuç tuzla geçiyorlar yanımdan
Ve ben, deniz gibi yanıyorum içten içe.
Aynada kendime bakıyorum
Yetim bir yankı çarpıyor gözlerime
Gülüşüm surları çökmüş bir kalenin enkazı
Altında zincirli bir esir var.
Kendi adıma bile yabancıyım artık
Bu kadar yabancısın diyor aynadaki
Gözbebeklerimde yıkık bir şehir
Kimse enkazınının farkında değil
Kimse yönünü bulamıyor içimde
Bir ben miyim gerçekliğin enkazında kalan
Bir benmiyim eskileri yüreğinde taşıyan
Ruhumda bir ölüm sessizliği
Perdesi yırtılmış bir sahnede oynanan
Son perde, sonsuz suskunluk.
Gömdüğüm insanlar topraksız
Anılar mezarsız
Hiçbir çiçek açmıyor artık
Ve ben hala o mezarların başında
Bir gardiyan gibi nöbet tutuyorum
Matemim gecenin kaburgasını deliyor
Ve aşk
Evet, aşk bile
Eski bir hikayenin
İsimsiz kahramanı şimdi
Yitik Düşler Sokağı'nda yürüyorum çıplak ayakla
Cam kırıklarıyla konuşuyorum
Hangisi benim sesim
Hangisi yankı seçemiyorum
Bu varlığın kendine ettiği en eski beddua
Sıkıştırıyorum zamanı dolduruyorum bütün vakitleri
Yinede kaçamıyorum içimdeki sessiz çığlıktan
Bir yere ait olamamanın hissi gibi
Oysa hiç bir yorgunluk
Benim yüreğime engel olmazken
Şimdi taşıyamıyorum bedenimi
Ağır geliyor bana
Şimdi ben bile bana yüküm
Vicdanı körermiş insanların
Arasında yiten oldum
Bir tek dua kaldı dilimde
Kiblesini arayan dünyada.
Turna SARIKAYA
Turna SarıkayaKayıt Tarihi : 12.10.2025 13:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!