Bir taş gibi düşmedim ben zamana—
zamanın kendisi kırıldı içimde.
Ne su yüzeye çağırdı beni,
ne rüzgârın belleğinde
adıma dair bir uğultu kaldı.
İçimde yankı bulan bir karanlık;
bir mağara gibi kapalıyım kendime.
Adımı unuturken,
bir başkasının düşünde gölgeyim artık.
Bu sabah bir ağacın kabuğuna ilişti gözüm,
çatlaklarında bekleyen bir tarih vardı—
yaşamın sızdığı,
zamanın sustuğu ince çizgiler.
Belki ben de öyleyim:
gölgeme dönüşmüş suskunluk,
içime çöken bir çağ.
Bir çocuğun unuttuğu oyuncağım şimdi,
sessiz, tozlu, ama hâlâ hayal kuran.
Sevgi bazen yalnızca
beklemenin kendisiymiş—
bunu geç kalınca öğreniyor insan.
Gökyüzüne her baktığımda,
bir başka dille susuyor bulutlar.
Benim dilimse
kayalara yazılmış eski bir harf gibi;
unutulmuş ama silinmemiş.
Sözler yetmiyor artık;
bazı duygular ancak
suya ya da taşa yansıyınca anlatılıyor.
Yollar yürüdüm—
dönmek için değil,
kaybolmak için belki.
Ve her kayboluşumda
biraz daha yaklaştım kendime,
arındım fazlalıklarımdan:
öfke, sitem, gurur, susuş...
Sustum.
Ve sustuğum yerde
boşluk büyüdü içimde.
Anladım ki büyümek—
eksilmektir bazen.
Sadeleşmekle olur,
tüm sesleri geride bırakıp,
benliğine doğru soyunarak.
Bir gün,
adsız bir çiçek filizlenecek içimde—
ne rengi olacak onun,
ne sesi.
Sadece bildiğim:
beklediğim bir varlık gibi
sessizce büyüyecek.
Ve o sessizlikte
yeniden konuşacağım kendimle—
yüklerimi yere bırakıp,
bir nefes gibi duru,
bir an gibi yalın,
sadece şimdi,
sadece ben.
Şahin Çınar
Şahin ÇınarKayıt Tarihi : 9.7.2025 21:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!