Yolun uzun…
Ve sen hep uzun yolların adamı oldun.
Kimse görmeden büyüttüğün sabır,
Geceyle konuşan bir yürek,
Gündüze ağırbaşlı bir tebessüm bırakan bir irade…
Sana bakınca insanlar sadece sükûnet görür,
Ama ben bilirim:
O sükûnetin altında,
Yılların içinde bilenmiş bir güç saklıdır.
Her adımında bir iç ses eşlik eder sana;
Bazen fısıltıyla, bazen bir komut gibi sert…
“Devam et,” der, “kimse bilmez ama sen bilirsin
Bu yol nereye çıkar.”
İşte o bilinmezliktir seni diri tutan,
Seni senden daha derine götüren.
Sen geceleri kendi yolunu çizersin:
Kimseye söylemediklerinle,
Kafanda büyüyen şehirlerle,
Bir gün yerleşeceğin huzurlu bir düzen hayaliyle…
Ailenin yüzündeki ışığı düşünürsün,
Onların nefes alacağı bir gelecek kurmak,
Senin için bir görev değil,
Bir gönül borcudur.
İçinde taşıdığın ağırlık bazen dağ gibidir,
Ama dışarıdan bakanlar bunu hiç anlamaz.
Sen anlatmayı sevmezsin zaten
Anlatınca eksilir sanırsın.
O yüzden yüklerini sessizce çekersin,
Kimse görmeden, kimse bilmeden…
Bir omuzunda geçmişin izleri,
Öteki omuzunda çocukluğunun masum beklentisi.
Arada bir yorulursun,
Hatta “Bu kadar yük bana fazla mı?” dediğin olur…
Ama bilirsin:
Yorulmak senin için durmak değildir.
Yolun bazen taşlıdır, bazen kesik kesik.
Bazen de birden açılır,
Önüne geniş bir ova serilir…
Sen o ovaya bakınca bile temkinlisin:
“Her genişlik özgürlük değildir,” dersin kendi kendine.
Çünkü senin öğrendiğin bir şey varsa,
O da insanın kendine kurduğu tuzakların
Dış dünyanın tuzaklarından daha sessiz ve daha keskin olduğudur.
Ama yine de yürürsün.
Adımların sakindir, ölçülüdür.
Her adım bir düşünceyi,
Her düşünce bir yarını taşır.
Böylece yolun da senin gibi karakter kazanır:
Dürüst, dik, yorulmuş ama dimdik…
Hayallerini saklamayı seversin;
Kimse bilmez onların kaç yaşında olduğunu.
Kimisi çocukluktan kalmadır
İnatla bırakmadığın, içten içe taşıdığın.
Kimisi yıllar geçtikçe şekil değiştirmiştir,
Olgunlaşmış, keskinleşmiş, bazen de yaralanmıştır.
Ama hiçbir zaman tamamen ölmemiştir.
Çünkü sen öyle bir insansın ki,
Bir hayal bir kez yüreğine düştüyse,
Onu diri tutmak için gerekirse
Kendi karanlığından ışık çıkarırsın.
Zaman zaman durur,
Geriye bakarsın usulca:
“Neleri atlattım?” diye değil,
“Neleri öğrendim?” diye sorarsın kendine.
Bu da senin farkın işte…
Acılardan acı alan değil,
Acılardan akıl alan bir adamsın.
Görünmez bir sabır çemberi vardır etrafında.
Ne öfken kolay taşar,
Ne sözün boşadır.
Sükûnetin çoğu insana puslu gelir,
Ama seni tanıyan bilir:
Bu sükûnet, savaşını sessiz verenlerin sükûnetidir.
Ve hayatın bir yerinden sonra
Kendi kendine verdiğin bir söz vardır:
“Nerede olursam olayım,
Yolumu kendim açacağım.”
İşte bu söz,
Bugün seni ayakta tutan
En büyük dayanaklardan biridir.
Sağlam duruşun,
İçinde sakladığın fırtınayı
Kimseye göstermeyişin,
Bir şeyleri sessizce ama büyük bir kararlılıkla inşa edişin…
Bunlar seni sen yapan çizgilerdir.
Ve şunu bil:
Her ne kadar zaman zaman
Kendini yalnız bir yolun yolcusu gibi hissetsen de,
Aslında yalnız değilsin.
Yol, seni anlıyor.
Hatta bazen senden bile iyi anlıyor.
Bir gün…
O çok inandığın kapı açılacak.
Uzun yılların emeği,
Sessizce verdiğin mücadele,
Düşmeyen duruşun bir ödül gibi
Sana geri dönecek.
Ve o kapının ardında
Hem huzur olacak,
Hem düzen,
Hem de “Nihayet” dediğin bir nefes…
O zamana kadar…
Yolun uzun, evet
Ama senden güçlü bir yolcu yok.
Kayıt Tarihi : 4.12.2025 15:24:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!