Ve şehir yine kendini unutturuyor…
Gecenin koynuna gizlenen kaldırımlar var
her taşında bir suskunluk,
her suskunlukta bir yarım kalmışlık…
Camların ardından sızan loş ışıklar
sanki “birazdan geçer” der gibi…
Ama geçmiyor.
Geçmeyen şeyler var.
İnsanı, kendine rehin bırakan şeyler…
Gölgeler kaybolmaya başladı şehirde.
Farkında bile değilim, karanlık çöküyor.
Yüreğimde yine buruk bir hisle
yığılıp kaldım olduğum yerde.
Aramak faydasız…
Beklemek…
O zaten çoktan unuttu beni.
Ve kaldım öylece,
çaresiz…
Yakamozlar da düştü denize
bizi toplayın der gibi,
umutlarınızın yerine…
Küçük bir balıkçı sandalından gelen nağmeler
eşlik eden, ağlamaklı inlemeler…
Sular bile iç çekiyor gibi,
rüzgâr yüzüme dokunmuyor artık.
Sonra ne mi oldu?
Hiçbir şey.
Hiç.
Bir.
Şey!
Olmadı…
Sessizlik cevap oldu her şeye.
Ve herkes kendi kıyametini yaşadı…
Kimi sesli, kimi içinden…
Kimi anlatıp kurtuldu,
kimi sustu, daha da battı…
Bazı geceler insan uyumaz…
Bazı geceler insan gömülür.
Bir yerlere değil;
kendine…
Ve sabah olmaz bazılarına.
Oluyormuş gibi yapar sadece.
Gün ışığıyla değil, alışkanlıkla aydınlanır o hayatlar.
Çay demlenir, ekmek alınır, kapı kapanır…
Ama içeriye dönen kimse kalmaz.
Birileri çıkar evden
ama geride kalan, çoktan gitmiştir senden.
Ve herkes kendi sessizliğine geri döner…
Sadece sessizlik konuşur:
Bazı acılar, yaşanmaz. Sürülür.
Ve herkes kendi sensizliğine geri döner…
Herkes kendi kıyametini yaşayıp gider…
Kayıt Tarihi : 14.5.2025 19:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!