panjurları kapalı pencerenin/ bir yerde
bu akşam sis oturur masasına zamanın
ışığını yitirmiş ufka bulutlar perde
iner karanlık yalnız yüreğine amânın
gölgeleri titreşir göllerde meşelerin
ateşten elim yanar aşktan yüreğim
yangınlar utanır söner bu gece
mevsimin sesine merhamet konar
kar fırtına yağmur diner bu gece
en gizli gerçeği çıplak görürde
yüreğini aşk mı böldü dediler
sustu… gülümsedi… bildi dediler
uyudu… yari gördü rüyalar ikliminde
bir daha uyanmadı… öldü dediler
yağmuruna yer gök nasıl dayanır
şimşeği bir başka çakar çorum’un
zemheri ayından birden uyanır
ırmağı bir başka akar çorum’un
şehrin sokakları gökyüzüne eş
ters yüz olmuş bir çağın çalınır düdükleri
en çukurda duruyor en yüksek dedikleri
bakarsın hakikati tespih eder dilleri
gel gör ki hiçbir dine uymaz söyledikleri
kederlenirsin gönül dostluklar nerde diye
bilmez misin ki vefa bir köpekte kalmıştır
mertliği bozdu diye boşa söyler köroğlu
önce yürek bozulmuş suç tüfekte kalmıştır
beyazdın kir sandılar yunaklara koydular
aşka kurban saydılar sunaklara koydular
sesini şamdanlara gözlerini fanusa
ırmak gibi kanını çanaklara koydular
kırılmışsın aşıkların teli kopmuş sazı gibi
istersin istemem dersin gelin kızın nazı gibi
ne efendilik bilirsin ne efendini bilirsin
doğduğu yerde tüneyen kümeslerin kazı gibi
ağlar sonbahar bile haline yaprak yaprak
dokunaklı türküler seni söyler bu akşam
gökyüzü zindan gibi idam mahkumu toprak
seni dertlere salar beni neyler bu akşam
asma bahçeleriyle, babil mahzun kalırken
tak tak diye birden çalındı kapı;
haber var dediler sana ölümden
yıkıldı başıma beş katlı yapı
‘peşindeyim’ demiş ‘kaçsın önümden’
kalıverdim öksüz şaşkın budala
Mor Hırkalı Aşk gibi okuyanın zihninde kalıverecek dizelerle ilerde edebiyat tarihine geçeceğini umduğum Kenan Yaşarı, takibe ve okumaya değer bulduğumu ifade etmek isterim.
Salim Kanat
Alaca/ÇORUM