Tutunamayan Şair, o ben oluyorum...
Ahvalim sabit kayalar gibi
Bu kalabalıkta
Seni yalnız ben görebiliyorum
Ömrüm sakil
Verimsiz topraklar gibidir
Taşıyamazsa kokunu
Geceler resmedebilse
Yıldız tozundan
Kokulu ellerini
Göğün en karanlık noktasına
Yine de arayabilirim
O ilk çağlarda
Nasıralı çocukların tebessümü
Uzak yıldızların burcunda asılı
Göz yaşlarım kurudu
Aramızdaki ağlama duvarında
Ben bu çürümüş etimle
Hiç şiir yazmasa mıydım
Kış geliyor sevgilim
Mevsimin ilk kar taneleri
Titreyerek ellerinden düşüyor
Sıcaklığına yenilen buz dağları gibi
Eriyip eriyip yeni bir döngüye giriyorlar
Göğün katmanlarında burgaçlar yaratarak
Neden aniden saçıldı
Mor lalenin kurumuş yaprakları
Her yaprak bir ihanet sureti
Savurdu ruzigar
Dağıldı semadaki göçmen kuşları
Kanatları kırılmış mevsimlik uçurtma
İki küçük çocuktuk biz
Zamanı tüketmiştik umarsızca
Vaktinden çok sonra gelen bir muştuyla
Büyümeye başladık
Hani ceylan gibi ürkek bakışlarla bazen
Yaklaştık ipince bir çizgi üzerinde
Çaresiz çıkılacaktır o yolculuklara
Bir felaketin kıyamete dönüşeceği
Feryatların göğe yapraksız yükseleceği saatlerde
Bize çok uzak
Ama cansız
Ama soğuk bir bedenden
Bir ateşi yakıp bıraktılar sinemize
İçimize aldık tüten dumanıyla birlikte
Ateşin cürmü yetiyordu
Hali hazırdaki feryadımıza
Yeryüzünü delip geçen kederimize
Ama bilmiyorlardı
Tükeniyor ömrüm çok ağlıyorum
Sarıyor ruhumu acı bir keder
Örtüyor üstümü sensiz karanlık
Korkuyorum bir daha doğmaz güneşim
Aşılmaz demiştin bak dağların yalnız
Ayrılığı anlattın damla damla
Alnıma çakıldı sözlerin izli mermiler gibi
Kutupları da gösterdin
Çöle inen toz bulutlarını da
El sallıdım yalın bir boşluğa
Hazırlıksızımdır



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!