beni taralı saçlarımdan bezdiren güzel rüzgarım
el birlikçe katiliyiz güzellerin
mütesadif battık be
en güzel yerine mavi dünyanın
hay kızın camları kararttığı çeşmenin aydınlığına
huy canın çıkmasına yakın
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Devamını Oku
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken




iki kez vurulmaya değer ey kirpi
kanmışsam bir kez gamı olmaz bunun
gerçekten dert değil
koyver küçük rüzgarları
tara saçlarını çık kasırgaya
germe sırtını sevin biraz
İki kez vurulmaya değer! Ey sevgili! Biri sanaydı, bitmedi, bitmeyecek! Biri de O’na! Allah’a!.. Kanmışsam, kanmışım işte! Gençlik! Üzülmek faydasız. Oldu bir kere! Hem dert değil bana! Gerçekten dert değil!
Boşver sen de üzülme! Salıver kendi fetyline! Koyver küçük rüzgârları! Es gönlüme gönlüme! Estir kavak yellerini!
Tara saçlarını, dök omuzlarına! Korkma, çık fırtınaya, kasırgaya! Germe sırtını! Utanma, sıkılma! Korkma! Ne yaptık, ne yapıyoruz ki biz? Sevin biraz!
Kendimizi de biliriz, Rabbimizi de…
O zaman? Sevin biraz.
Dünya ve Ukba’da Sevinenlerden Olmak umuduyla…
Mutluluklar…
Onur BİLGE
beni iyi mezarlarda yatırırlar mı sanıyorsun
bu sürünçlü kolları yan yana getirmek
zor oldu öv beni
denk etmek alnımı onurla yatkın sevdaya
yatırılar mı sanıyorsun
ikimizi bile aynı mezarda
Ah! Ne kadar günahkârım ben! Yerim yatağım yok!.. Beni iyi yere gömerler mi sanıyorsun? Mezarımda rahat yatırırlar mı? Nefsime de sana da zulmettim! Bu günahkâr kollarım, iki yanıma geldi, ıslah oldum, nihayet. Yani öldüm, ölmeden önce öldüm. Nefsimi öldürdüm, öldürebildim nihayet. Kolay olmadı. Haydi, öv beni! Kutla!
Alnımı, denk ettim toprak seviyesine. Alnımı secdeye koydum, O/Nur/la! O yatkın sevdaya tutuldum, o Allah aşkına!
İkimizi aynı mezara koyarlar mı sanıyorsun? Orada bile yan yana yatırılar mı? Mümkün mü böyle bir şey!..
***
sert bir sabahın müsellem kuyusu başıma geçen
başımdan geçenler
bir uzun ince bulutlar sabahı belki evet
mazisiydin de kendi değil
bir tüy olsun düşmeliydin ağarlıkta
ışıklar yansıyıncaya değin
ne demek ola ki bunlar
hiç de biri sen bile değildin
Sert bir sabahın İnkâr edilemeyen, karşı çıkılamayan, söz götürmez çukuruna düştüm. Neler geçti başımdan!
Bir uzun ince yoldur, hayat. Bazen apaydınlıktır, bazen de kapalı, çok bulutlu… İşte öyle karamsarlıklar içindeydim ki bir sabah, bulurları yararak sen geldin, geliverdin ansızın! Geçmiş değildin. Geçmek bilmedin. Yıllarca estin başımda ama geçmişiydin hayatımın. Tüy kadar ağırlığın yoktu, düşerken. Işıklar yansıyıncaya kadar, bir flaş parlarcasına, öyle bir anda yaşandı ve bitti sanki aramızdakiler. Neden yaşattırıldı ki bize bunlar? Sanki ne sen sendin, ne de ben ben… Başka bir sen ve bendi sanki yaşayanlar. Sen kimsin? Ben kimim? Kimiz bizler? Kendimizi biliyor muyuz? Neden yaratıldık? Buna ne gerek vardı? Neden geldik dünyaya? Ne yapmaya? Sonra ne olacak? Nasıl birar akıbet beklemekte her birimizi?
***
az buz değil benim töreli saçlarım vardı
kızları uğratırdı evlerinden
tanrım ne gerilimdir bu
uğratılsa da dönmüyor o eşikten
Bizim örf ve adetlerimiz vardı. Az uz şey değildi onlar, iyiliğe, güzelliğe, doğruluğa dair! Kızlarımız vardı. Teliyle duvağıyla baş göz ederlerdi. Onlar gelinlikle girdikleri koca evlerinden ancak ama ancak kefenle çıkarlardı! Allah’ım! Ne müthiş bir töredir, nasıl bir gerilimdir, bu!..
***
yanlış değil bu anlam
bir tutam eksik olsa olsa
ne fikr lazım değil
yazıcılar katından inmiş olsun
Yanlış değil bu anlam, birkaç kelime eksik olsa da… Anlayan anlar, nasıl olsa. Akıl lazım değil! Bilginizi kendinize saklayın! İki yazıcı melek katlarından inmiş, her halimi izlemekte, yapmakta olduğum her iyiliği, her kötülüğü kaydetmekte... Bunun bilincindeyim. Ayağımı denk almam için bu yeter bana!
***
hay kızın camları kararttığı çeşmenin aydınlığına
huy canın çıkmasına yakın
hey gitmeyesin tuttu de mi
mızrağım gırtlağımı uzattıkça
Hay Allah! Kız, odasının ışığını söndürdü, camları kararttı. Can çıkar, huy çıkmaz. Canım burnuma gelmiş… Bir mızrak sokulmuş sanki, ucu ağzımdan çıkmakta… Gırtlağımı uzattıkça uzatıyor! Ne işin var, nefsinin peşinde? Çeşmenin aydınlığına gitsene, O/Nur/lu tarafa! Hey, arsız nefsim! Git, bir abdest al! Yun, yıkan, tövbe et, ibadetine bak! Gitmeyesin tuttu de mi?
***
Ken 'd' Ağıt
beni taralı saçlarımdan bezdiren güzel rüzgarım
el birlikçe katiliyiz güzellerin
mütesadif battık be
en güzel yerine mavi dünyanın
Beni taralı saçlarımdan bezdiren gençlik rüzgârım! Hey gidi kavak yellerim hey!.. Hey, güzel kaderim! El birliğiyle katlettik güzelleri, güzellikleri, yapılması emredilenleri. Tesadüfen, mavi dünyanın en güzel yerine battık, kendimizi de iki dünyamızı da mahvettik!
***
Ken 'd' Ağıt
'Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu.'
'Nefsini bilen, Rabbini bilir.'
Ken: Bilmek, tanımak…
Ağıt öncesi D, onu Dağıt yapar. Ken sonrası D onu Kendi yapar.
KEN D(ini) DAĞIT
KEN D(ine) AĞIT
İki seçenek vardır. Ya kendini dağıtacak, ya da kendini bilecek, dolayısıyla Rabbini bilecek; ölmeden önce ölerek, kendi ağıtını kendisi yakacaktır.
***
Sahi; bu şiirin başlığı ne demek istiyor? İçeriğini anlamaktan geçtik de, bari isminin manasını çözebilseydik! Neyse belki birazdan bu işten iyi anlayan birileri sayfaya uğrayıp girifliği izale ederler?
Ken 'd' Ağıt
Kimbilir çözmesi çok zevklidir bu bilmeceyi?
Nasıl çözebilirim henüz kapısını açamadığım geceyi?
Nasıl sevebilirim alın değmemiş seccadeyi?
Yanlış yorumlamayın son satırı son cümleyi kafiye (uyak)hatırına yazıldı başka bir şey değil bunda da vardır bir hayır ves.selam.Şaire okuyana okutana sevgiler selamlar.
Bu şiir ile ilgili 30 tane yorum bulunmakta