İçimde yazma fırtınası esiyor. Niçin? Neyi yazmalıyım? O kadar çok sebep var ki! Nasıl, nereye sığdırayım? Hayallerimi mi yoksa şu evrenin güzelliklerini mi? Göremediğim sevgiliye hasreti mi? Anamın ağıtı, gökyüzünün sevdalarını mı? Acıyı mı, huzuru mu, mutluluğu mu, kederi mi? Sıkıntıyı, neşeyi mi? Neyi ne kadar anlatabilirim ki? Bu fırtınayı dindiremiyor yazmalarım, uyuşuk parmaklarımla mümkünatı yok.
İçimdeki ses susmuyor, ağrıtıyor başımı. Rüyalarımda bile yazıyorum. Nasıl bir tutkudur anlamış değilim. Sihirli bir kalem midir elimdeki? ”Hayır” öyle olsa kalemsiz yazmalarım olmazdı. Kalemsiz yazmalar sıkıyor en çok da. Çarşaf gibi dolanan, birbirine geçmiş karmaşık kelimeler, hesap soruyor rüyalarıma; esip geçtiğim cümleler. Dertsiz baş yok ki ortada “Dertsiz başıma, dert “diyeyim. Derdime bir ek de zamansızlığıma denk gelen, kelimeler. Hücrem gibiler. Her bir hücrenin yerini bulamayınca, yerleştirmeyince yuvasına satırların; eksikliği yıpratıyor, yıkıyor hücrelerin duvarlarını. Bu yıkıklardan içeri sızan mikroplar, hastalık gibi daha çok öldürüyor kelimeleri.
Sebepsiz olur mu iniltiler?
Ceylan ben seni vuramam
Saklananıp beni süzme ne olur
Ceylan ben seni vuramam
Tenhalarda bir gölgeyim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta