ömrün beyaz çöllerinde aklanıyor kurak mevsimler
rüzgârın nefesinden yeşil bir kurdele gibi uçuşan hayat
gerçekçi olamadın hiç gölgemle oyun oynayan zaman
bozuk para gibi yaşanan aşkları tedavülden kaldırırken
su gibi harcadın o güzelim yılları
geride ne bir iz ne bir ser
akıyor dallardan su gibi düşen yapraklar ve incinmişlik
uzun koridorlu apartmanların nefti yalnızlıklarında demode düşlerin
kopuk hayallerin dokunduğu her nüans aralığında göz yaşartan
ah! örümcek ağları
oturgan ve buyurgan bir barın köşegen aynalı cızırtılarında
bordo sandalyelerindeki etek ve pantolon izlerinin bıraktığı egzotik
kaçamak cazibenin ah! o kötücül çarpıcılığı
incecik yolların taş döşemeli kaldırımların
havanın yağmurun rüzgârın suyunu emen keder mevsimleri
bohem hayatın yırtılan düşlerini bakışlarıma yansıtan sokak lambaları
farzetin ki hiç uğramadım hiç geçmedim yanınızdan
hiç durup çakmağımı çakmadım ışığınızda
yakmadım hiç sigaramı
bulutsu sisli akşamların
uyuşuk saçlarında onca tükenmişlikler
lirik melodilerin kulağımı tatlı tatlı okşayan o içli tınıları
yüzüme alnıma dağılan kahküllerimin yollarından hiç geçmediniz
konaklamadınız hiç mutluluklarımda
yabancısıyım sanki bu dünyanın
kırmızı duvarlardaki resim panolarında kırılgan şehirlerin pasaklı yüzü
kirli yollarında koşmamış hiç çocuklar insanlar sarılıp hiç öpüşmemişler
ıslak ferforjeli pencerelerden eğilip sarkmamış hiç yaşlılar
neşeli şarkıları hiç çalmamış
sokak şarkıcıları
tülden ipeksi perdelere
ellerime parmaklarıma baktım durmadan ağlaşıyorlar
mevsimsiz uçan kuşların kanatlarından karlar inerken inceden inceye
kediler köpekler geçiyor yanımdan donmuş patilerinde
kömür gözlü havuç burunlu kardan adamlar
sanki teğet geçiyor adımlarım her şeye herkese
içimdeki sesin melankolik dramalarında mehtap ay yıldızlar yok
denizlerin dalgası kumların parıltısı da
eski paslanmış bir bisikletin
kurumuş bir ağacın gövdesine yaslanısı gibi hüzünlü gözlerim
karelere bölünmüş ömrümün her karesi hançer kesiği gibi kanarken ruhuma
çalan hiçbir melodinin kıvrak ritimleri
titretmiyor zamanı
durağan vakitlerin ortasında pili bitmiş bir saat gibi anlamsızım
yanımdan tırnak uçlarına basa basa geçip giden günlere aldırmadan
ıslak öpücüklerimi yaprak yaprak uçuruyorum
lavanta kokulu kederli hüsran dağlarına
.............
10:1022112024
Ayşe Uçar
Kayıt Tarihi : 19.9.2025 22:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!