Keçiye Rakı İçirmişler Kurt Nerede Demiş

Yaşadığım yıllar bana şunu öğretti ‘‘aşk gerçekte bir düştü’’
bütün düşlerde kurgulanan hayaller değil mi?
Hepimiz aşk hayallerimizin olma veya olmama ihtimaline göre; yarınlarımızı planlamıyor muyuz?
İşte yaşantımızdaki kurallar bu planların sınırları değil mi?
Bu sınırları yıkmak istiyorum...
Ortadan kaldırmak istiyorum...
Sınır tanımaz gazeteciler örgütüne üye olmak istiyorum...
Baş kaldırıyorum...Düzen değişmeli artık...(sus oğlum polis geliyor) SESSİZLİK...
Şimdi sen beni aşk teröristi olarak göreceksindir.
Herkesin bir terörist tanımı var elbette.
Çantasında gül buketi taşıyan bir insan terörist midir?
Yüreğinde patlamaya hazır aşk bombası taşıyan intihar komandosu mudur?
Yani entelektüel, sevecen, sempatik, babacan ve aykırıyım diye terörist miyim? Yada dipsiz kuyuları düşündüğüm için mi teröristim?
Cebimde, gece yarılarına kadar uykusuz kaldıktan sonra senin gibi bir ilham perisinden, ilham alarak yazdığım şiirler; bölücü ve yıkıcı illegal bildiri midir?
Sahi senin aşk terörist tanımın ne?
Acaba hedefime ulaşmak için nasıl bir strateji içinde olmalıyım?
Yada hangi arkadaşından lojistik destek alabilirim?
Sıradan bir insan aşk terörü karşısında şok olur.
Yine de şokun ardından eylemi düşünür?
Ve niçin sorusunu sorar. İşte bu aşkın tohumudur.
Artık içinde mahzun duyguların ile aklın, sosyal hayatın çelişkidedir.
İnsan bu durum da doktora da gidemez.
O halde sende kendini daha fazla korumaya alacaksın.
Belki de ‘‘body’’lerinle gezeceksin.
Hatta her eylemin failli yakalanıyorken düşüncesi seni rahatlatabilir.
Ama aşk teröristi asla vazgeçmez, yakalanmaz ve mutlaka hedefine ulaşır.
Sen şimdi şu ata sözümüzü söyleyebilirsin ‘‘avcı ne kadar av bilse ceylanda o kadar yol bilir’’ bu seni rahatlata bildi mi?
Şimdi “neden ben? ” sorusunu soruyor olabilirsin.
El cevap: çünkü sen bir çuval inciri rekor sayılabilecek bir sürede berbat edebiliyorsun. Çünkü sen tavuğuma kışt demekte hiçbir beis görmüyorsun.
Etlime sütlüme karışmakta gösterdiğin performansını da göz ardı etmiyorum. Çünkü kuyuya attığım taşı yanına diğer 39 akıllıyı almadan çıkarabileceğini sanıyorsun. Hatta gözlerimin içine dik bakıyorsun...(ya nerene bakacaktım deme)
Gerçekten av olmayan bir ceylan ancak ‘‘zoo’’ parklarında olur. Sende orda olmadığına göre aşk teröristinin ruh eylemine kızamazsın.
Başka propağan da silahım yok.
Kız belki de hoşuna gidiyordur(benim düşüncem) yoksa senin düşüncen mi?
Tamam kızma ver düşüncemi...
Neyse konu çok dağıldı. Hayat ciddiye alınacak kadar ciddidir. Sen hep öyle yap. Mutfağında kek pişir. Al gel çay içer, dertleşiriz oldu mu? Çağlanın tost mesajının içeriğini yada çölde çay filminin jeneriğini konuşabiliriz.
Farkında mısın aşkımı basite alacağın korkusuyla sana bile diyemiyorum. Arkadaşlar mum gibi eridin demekteler.
İşkence odalarından geçtim. Ama adını söylemedim...
Ben her gün evde çalışma masamda seni düşünüyorum. Seni sevdiğim müddetçe çalışma masamı da seveceğim. Bu aralar senden gayrı düşüncem kalmadı.
Hatta senden önce düşüncem olmadığı kanısına vardım. Başkaları gidince gitmiş oluyor ama sen gidince dahi gelmektesin. Ben sende sürünüyorum sen bende hüküm sürmektesin. Ve kıymetimi bilmediğini biliyorum. Çünkü sende seven çok...
Beş yıllık kalkınma, yayılma, dağılma planlarımı senin üstüne yaptım.
Oysa ben tezkeresiz hava sahamı sana açıyorum.
Hatta bir adım ötesine giderek tüm coğrafyamı dilediğince kullanabilirsin.
Bunun için senden herhangi bir kredi talebim olmayacaktır.
Kalbimi sana hibe ettiğimi bil.
Cebren ve hile ile bütün tersanelerimi zaptetmeni bekliyorum.
Ve farkındaysan henüz konvansiyonel silahlarımı da kullanmadım.

Dikkat bu nottur:
Budha derki: söyleyeceği çok şeyi olan bir kadının susması felakettir.