Mevsimler, aylar, yıllar kayıp gitti avuçlarımızdan. Hasretlik, özlem ve bitmek bilmeyen bir ayrılık sinemizde yankılandı hep. Sırtımız dünyaya dönük, yol gözler dururduk bu kayıp kente. Ellerimizi uzatırdık, daha ötelere, gecelerin amansız karanlığında.
Belli belirsiz bir sancı başlardı yüreğimizin derinliklerinde. Kayıp zamanlarda uçup giden bir uçurtmanın hayaliyle büyüdük senelerce. O uçurtma gibi, biz de savrulduk derin alemlere. Bu hayat dediğiniz bizim için bir bilmeceydi. Her gördüğümüz uçurtmada içimiz ürperir, uzaklara dalıp giderdik. Çünkü hayatı hep uzaktan izlerdik. Biz, kayıp kentin çocuklarıydık.
Telaşlı ve esmer bir gülüşümüz vardı bizim. Sevdayı da, hayali de iyi bilirdik. Ama derdimizi kimselere anlatamazdık. Utanırdık. Çeker, sineye saklardık. Yıldızlar yoldaşımız, karanlık geceler sırdaşımızdı. Anlatırdık onlara içimizdeki yangını, ama sözcükler dilimizde düğümlenir, gözlerimizde birikirdi. Anlatamazdık kimselere.
Çünkü biz, kayıp şehrin çocuklarıydık.
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta