Ben bu milleti haritada değil,
mezar taşlarında tanıdım.
bir çocuğun üstüne kapanan babasında
ve şehit cenazelerinde devleşen bir suskunlukta gördüm vatanı.
Gökyüzü kadar eski bir yaranın içindeyim:
Adı: TÜRK!
Soyumu öğrenmeden önce düşmanı tanıdım.
Çünkü susmak, yalnız korkaklara mahsus değildi bu topraklarda.
Biz sevdikçe mezar taşı çoğaldı memlekette.
Bir milletin kalbi, biz her sustuğumuzda tekledi.
Be bir sancak, bizim diz çöküşümüze değil secdeye eğildi.
bir ülkücünün alnı çatlar gece olunca
çünkü onun uykusu
bir milletin uyanışıyla bölünür.
çünkü o bilir:
bazı dualar sadece ayakta edilir
ve bazı sevdalar,
ancak ölülerle tamamlanır.
ben kendimle dövüşmeyi
önce tarihte, sonra aynada öğrendim.
bir bakışla devrilen devletleri
ve ihanetin secdeye durmuş hâlini gördüm.
bizi sevmeyenler çoktur
çünkü biz milletin yükünü
omzunda değil,
kalbinde taşıyanlardanız.
biz diz çökmeden ağlamayı da öğrendik
çünkü her gözyaşı ihanetinkine benzemez.
bir ülkücünün kalbi
her sabah ezanla tartılır.
çünkü onun içinde atan şey
sadece kalp değil,
bir milletin mukaddes yüküdür.
ve o yük,
ancak yiğit omuzlarda taşınır
mezara kadar değil
mezardan sonra da…
bizim seccademiz
bir siperin toprağıdır bazen.
ve biz orada
sadece secde etmeyiz, ant içeriz!
çünkü bu dava
öyle nutukla değil, canlarla konuşulur.
bizim yolumuz
tabelalarda yazmaz.
biz, haritadan silinmiş dağlarda
yüreğimizi mihenk taşı yaptık.
ve orada ölçtük:
kim gerçekten “bizden”
kim sadece yanımızdan geçmiş.
biz,
sancağı gölgesi için sevmeyiz
biz, o gölgeye düşmesin diye kanımızı sereriz.
şimdi anla:
bu dava sadece yaşanmaz
yaşatmaz da bazen
çünkü bir ülkücünün kaderi
çoğu zaman yalnızlık
ama her zaman hakikattir.
ve biz
öldüğümüzde değil
unutturulduğumuzda kaybederiz.
ama unutulmayız
çünkü biz
bu milletin alnına
yazılmış son harfiz.
Kayıt Tarihi : 3.9.2025 11:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!