Kan Kırmızı İçeriden Şiiri - Münzevi Zeyrek

Münzevi Zeyrek
73

ŞİİR


30

TAKİPÇİ

Kan Kırmızı İçeriden

Oynuyordu çocuk,
ama oyuncaklarıyla değil.
Dizindeki yara kabuğu,
sabırsız bir zaman gibi soyuluyordu.
İçinde şişmemiş bir balon vardı hâlâ,
kırmızı ipi parmaklarına dolanmış.
Solmuş lunapark biletiydi kalbi.
Kırılmış plastik arabasının
boş koltuğunda
"keşke" oturuyordu sessizce.

Annesi hamur açarken,
karpuzcunun sesi bölüyordu avluyu:
“Karpuz! Karpuz!
Kan kırmızı içeriden!
Kesmece!”

Çocuk gözlerini o sese kilitledi.
"Anne, karpuz alalım mı?" dedi
usulca,
çok gövdeli bir umutla.
Ama annenin sesi,
hamurun altına gömülmüştü:
“Paramız yok oğlum,
çay ve şeker alacağız
son kalan parayla.
Beraber içeriz sabahları,
içimiz ısınır belki biraz…”

Ama çocuk çayın buharına inanmıyordu,
çay fincanından yükselen hiçbir sıcaklık
içindeki soğukluğu eritmeye yetmiyordu.
O sadece
yaz ortasından ısırılmış bir karpuzun
kırmızı gövdesine uzanmak istiyordu.
Bir çatlaktan gülümseyen su sesi gibi.
Bir meyve değil,
kırmızıdan yapılmış bir sığınak…

Ve çocuk ısrar edince,
annenin sabrı oklavanın ucunda kırıldı.
“Hasanlar aldı,” dedi çocuk,
“onların karpuzu çok güzeldi…”
Kıskanmadı,
sadece o kırmızıya susamıştı.
Bir rüyanın içinden dilenen
tek renkti belki de.

Karpuzcunun sesi hâlâ dönüyordu mahallede:
“Karpuz! Karpuz!
Kan kırmızı içeriden!
Kesmece!”

Tişörtünün koluna sildi gözlerini,
ağlamaktan değil,
alışmaktan ıslanmıştı.
Gözyaşıyla sümüklü yalnızlığını
kimse fark etmiyordu.

Babası,
çocuk doğmadan önce
bir gök gürültüsü gibi çekip gitmişti.
Yıldırım, sadece göğe değil,
çocuğun içine de düşmüştü.
Daha doğmadan adı “yetim” konmuştu.
Oysa o sadece,
bir dilim karpuz istiyordu.

Karpuzun kırmızısı,
oklavanın ucunda kalmıştı;
Ev, tek odalı ve sobalı;
içinde pek eşya kalmamıştı.
Çocuk,
yedi yaşında bir yalnızlıktı.

Belki hepimiz
büyüyünce
karpuz kesmeyi unuttuk.
Ama içimizde hâlâ
bir çocuk bağırıyor uzaktan:
“Karpuz! Karpuz!
Kan kırmızı içeriden!
Kesmece!”

Zaman geçti.
Büyümek,
boy uzaması değilmiş meğer;
kalbin içe çökelmesiymiş.
Manav tezgâhlarında karpuzlara bakardı uzun uzun,
dokunurdu,
ama almazdı.
Yarığı gösteren her şeyden korkardı artık.
"İçini açan herkes güzel midir?"
diye sordu kendine,
cevap gelmedi.

Artık kimse sokakta bağırmazdı,
kesmece, kesmece diye.
Yalnızlık,
sessizliği gibi babasının…
Anne sevgisi hâlâ oklavada,
tereyağı gibi uzar ama
asla doyamazdı.

Markette plastik kutularda satılan
karpuz dilimlerine baktı bir gün.
Ve o an anladı:
Bazı yazlar
ambalajlanmıştı,
bazı çocukluklar
nefessiz kalmıştı
şeffaf bir plastiğin içinde.

Kazağının koluyla hâlâ
burnunu silerdi.
Gözleri nemliydi,
ama kimse fark etmezdi.
Çünkü büyüyünce,
büyükler
gözyaşıyla kırmızıyı
ayırt etmeyi öğrenmişti.

Ve ne zaman bir çocuk
karpuz yese,
bir dilimi ısırsa
güle oynaya,
o,
bir kenarda
sümüklü ağlardı,
yüzünü saklayarak.

Münzevi Zeyrek
Kayıt Tarihi : 2.7.2025 14:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!