Kalple Mi Yürünür Akılla Mı Sevilir

Sarhoş Martı
13

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Kalple Mi Yürünür Akılla Mı Sevilir

Akılla ne zaman ters düştüm
Anladım ki aşk vakti.
Kalple ne zaman ters düştüm
Anladım ki kırgınlık vakti.

Son gece yanımda uyurken, öperken
Kalbimle ters düştüm.
Aslında ilk başta, öpüşürken
Aklımla ters düşerdim ben.

Sessizlik çökünce geceye
Kalbim fısıldadı: “Bu son hece.”
Gözlerin üzerimdeyken bile
Bir yabancı gibi hissettin içimde.

Bir adım attım, aklım sustu
Kalbim ise eski bir şarkıyı çaldı.
Her notasında sen vardın,
Her susuşunda ben yandım.

Şimdi hangi yol doğru bilemem
Kalple mi yürünür, akılla mı sevilir?
Bir yanda eksik kalmış bir düş,
Bir yanda tamamlanmamış bir cümle..

Oysaki,
Son gece
Kendini cümleleri tamamlamaya adamıştı .

Sarhoş Martı
Kayıt Tarihi : 15.5.2025 23:05:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


“Son Bir Gece” "Seksenlerde Yaşasaydık" 1984, Sakarya. Soğuk bir ilkbahar gecesi… Sokak lambaları zayıf yanıyor, rüzgar gazete parçalarını önüne katıp sürüklüyor. Şehrin sessizliği, sanki herkesin içinde gizlemeye çalıştığı bir yalnızlığı fısıldıyor. Küçük, sade bir apartmanın üçüncü katında, eski bir sobayla ısınan 1+1 bir ev. O ev, bir zamanlar iki kişinin birlikte hayal kurduğu, şimdi ise sadece adamın içine gömüldüğü bir suskunluk evi. Genç bir kadın, eski bir bavul ve içi burkularak adımlarını yavaşlatıyor. Gözleri nemli, alnında kurumuş bir ter izi var. Sabit hattan aramıştı onu. Son bir kere görmek için. Adam ne olumlu ne olumsuz bir şey söylemişti. Sadece “Bittiğinin farkındasın, değil mi?” demişti. Kadın “Evet” demişti. Ama içinde bir “belki” vardı hâlâ. Apartmanın önüne geldi. Camdan bir ışık sızıyordu yukarıdan. Kapı açıktı, ama adam onu karşılamaya inmemişti. Kadın bir süre dış kapının önünde durdu. Yutkundu. Merdivenler ona mezar taşları kadar soğuk ve sessiz geldi. Yavaşça yukarı çıkmaya başladı. Her kat çıkışında, içindeki umut biraz daha eksiliyordu. Üçüncü kata geldiğinde apartman koridoruna adım atmakta zorlandı. Gözleri açık olan dairenin kapısına takıldı. O ev... bir zamanlar evi olan yer, şimdi bir yabancı gibi bekliyordu onu. Kapının önüne geldiğinde, içeriden hiç ses gelmiyordu. İçeri girme cesaretini bir türlü bulamadı. Adam oradaydı. Bir an göz göze geldiler. Kadın bir adım içeri attığında, adam kendini refleksle bir adım geri çekti. Kadın içeri girdi. Ayakkabısını çıkardı durdu. Gözleriyle salonu taradı. Her şey yerli yerindeydi ama her şey başka gibiydi. Odaya sinmiş tütün kokusunun içine bu kez yabancı bir sessizlik karışmıştı. Ev dağınıktı. Adam, kadının yanından sessizce geçip mutfağa yürüdü. Kadın bir cevap, bir bakış bekliyordu, ama alamadı. Birkaç saniye durdu, sonra başını öne eğdi ve sessizce yatak odasına yöneldi. Kapıyı kapatmadı. Yatağa oturdu. O an, eve dönmüş gibi değil, bir yabancının evine yanlışlıkla girmiş gibi hissetti kendini. Bir süre sonra adam kapının eşiğinde belirdi. “Ne bekliyordun ki gelince?” dedi. Kadın cevap veremedi. Sadece gözlerini kaçırdı. Adam montunu aldı, “Bir şeyler alacağım,” dedi. Çıkarken yarım dönüp, "Yaramazlık yapma," dedi ve kapıyı çekip gitti. Kadın yatağa uzandı. Lambayı söndürdü.Başucundaki pikapa plağı yerleştirdi . Çalan cızırtılı şarkı odaya yayıldı: hüzünlü, içe işleyen bir melodi. Gözlerini kapattı, ama yorgunluğu uykuyu getirmiyordu. Kalbi sıkışıktı. Her saniye, varlığının burada istenmediğini fısıldıyordu ona. Adam döndüğünde ev karanlıktı. Pikaptaki şarkı hâlâ çalıyordu. Kapıyı sessizce kapattı. Salonun loşluğunda kadının uyuduğunu hissettirdi. Yatak odasının kapısını aralayıp içeri seslendi: “Ne yapıyorsun?” Kadın gözlerini açmadan cevapladı: “Uyuyordum.” Adam bir şey demeden mutfağa geçti. Buzdolabını açtı, biraları yerleştirdi. Ve yavas yavaş çıkartıp içmeye başladı. Kadının yüreği hâlâ kıpırtılıydı. Pikapta yeni bir parça başladı. Kadının içindeki her şeyi dillendirir gibiydi bu şarkı. Yutkundu. Yatakta doğruldu, yürüdü ve plağı çıkardı. Sessizce mutfağa gidip adamın yanına oturdu. “Bir şey sormak istiyorum,” dedi kadın kısık bir sesle. Adam başını kaldırmadan, "Sevişmek mi istiyorsun?" dedi. Kadın bir an durdu. "Hayır. Sadece seninle uyumak istiyorum," dedi. İçten içe, evet demek isterken.. Adam sigarasını yaktı, gözlerini pencereden dışarı dikti. “Uykum yok,” dedi. Kadın onunla geçirebileceği birkaç an uğruna, susarak tüm yorgunluğu ile yanında kaldı. Saatler geçerken adam bira şişelerini bir bir bitirdi. Sonunda gözlerini ovuşturdu, “Uykum geldi,” dedi. Kadın usulca “Benim de,” dedi. Yatağa girdiler. Kadın sırtını dönüp uzandı. Ama içi içini yiyordu. Dönüp adama baktı. Adam gözlerini kapamıştı. Kadın elini yavaşça uzattı, saçlarına değmek istedi. Tam dokunacakken geri çekti. Cesaret edemedi. Birden adam battaniyeyi kaldırdı. “Gel,” dedi kısık bir sesle. Kadın tereddütsüz yaklaştı. Yüzü adamın yüzüne çok yakındı. Dudakları onun dudağına değdi. Öpmek istiyordu. Öptü. Adam birden istemsizce fısıldadı: “Aşkım…” Sonra hemen toparlandı, sesi sertleşti: “Sakın ümitlenme.” Kadın irkildi. Gözleri doldu. “Neden?” bile diyemedi. Adam bir şey söylemek istediğini söyledi. “Sana bir şey itiraf etmeliyim,” dedi. "Sen yokken… biri vardı burada. Aynı bu yatakta, aynı bu battaniyenin altında. Başkası.” O an zaman durdu. Kadının içi yıkıldı. Ama ağlamadı. Çekip gitmek istedi ama .. Kadın… O adamı bir kez daha öptü. Bir gurursuz gibi… Kadın gerçek bir gurursuz ve gerçek bir aşıktı

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!