Uğursuzluğun çığırından çıktığı,
Çağlayanların kızıl aktığı,
Taunların vurduğu,
Şimşeklerin çaktığı,
Bir Şubat akşamı-
Kutsadım ben ruhumu.
Kan kırmızısı bir kadeh şarap,
Tenha bir lokantada hali harap.
Bir elimde bıçağım,
Diğerinde çatalım.
Kendi kalbimi yedim-
Yemek niyetine.
Çıktım lokantadan,
Yerde bir damla kan gördüm.
Eğildim usulca.
Kandan bir ayna,
İçinde benim yüzüm.
Yüzümü kan revan gördüm!
Yüzümün içinde bir yüz…
Bir çift parlak göz,
Çatlamış dudaklar,
Ve bir burun,
Düzden daha bir düz!
Kan etrafa sıçradı ansızın,
Bir göl oldu.
Bir nehir,
Bir çağlayan oldu.
Yüzmeyi unuttum birden…
Kan günahlarım oldu,
Ve ben günahlarımda boğuldum!
Sırtıma, hafif bir dokunuşla irkildim.
Başımı çevirdim,
Karşımda duruyordu.
Elinde bir asa beni hedeflemiş…
Saatime baktım birden,
Kadranı tam on ikiyi vuruyordu.
Gözlerimi kıstım,
Yumruklarımı sıktım.
Yeminler ettim yüz binlerce kere.
Ben bu kabusta boğulmayacaktım.
Bir kabustu bu…
Mutlaka bir kabus olmalıydı.
Uyanmalı,
Gerçekliğin ta böğrüne-
Saplamalıydım mızrağı.
Uyan dedim kendime!
Bir kez daha,
Uyan!
Sıçrayarak kalktım yataktan.
Derin bir nefes aldım…
Evet, bir kabustu gördüğüm.
Yalnız çözmek istiyordum,
Neydi bu kördüğüm?
Neden böyle tutarsız,
Acımasız,
Sisli puslu,
Kan revan bir kabus?
Perdeler aralandı birden,
Ve ben gördüm…
Bilinçaltım beni hoyratça hırpalıyordu!
Çok çektirmiştim vaktinde,
Şimdi, benden intikam alıyordu….
Kayıt Tarihi : 15.3.2005 20:05:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!