Vapur esiyordu.
Haliç, unutmayı öğrenmiş
bir aynaydı.
Dalgasız bir zaman,
içe çekilmiş bir nefes.
Karşıda,
bir gölge üçgeni:
adam, kadın, çocuk
bir bankta iç içe.
Geçmişin eliyle
bugünü tutan,
geleceğin bakışıyla
anımsayan.
Bir kağıt helvacı
sessizce süzüldü
gölgelerin arasına.
Bir torun kıpırdattı zamanı,
bir anne gülümsedi.
Hayat,
ince bir sızıyla
usulca tamamlandı.
Kadının kucağında
birkaç ısırık,
buruşturulmuş bir tebessüm.
Şeker,
anıların kıvrımına
sindi.
Solgundu,
ama dipteydi.
“Sen ye baba.”
Yaşlı adam
elini ağır ağır kaldırdı
bir anıya doğru.
Bir ses gelmedi;
sükût çöktü oraya.
Tatlıyı atmadılar.
Çocukluğun
gövdesine değen
hiçbir şey
yitmiş sayılmazdı.
Yaşlı parmaklar
bir ömrü
ufaladı avuçta.
Bu, helva değil
zamanın dışına taşan
sessiz bir paydı.
Geçmişin dilinde
bölündü anı.
Adamın bakışları
dalgaların izini
çoktan unutmuştu.
Ama bir hevesin
nerede inceldiğini
hâlâ biliyordu.
Gözleri
suskun bir denizdi.
Ne kadar büyüdüyse insan,
o kadar içine
çekilmişti sesi.
Her ısırıkta
çocukluk yankısı
derinde
çaldı yeniden.
Bazı tatlar
anıların sızısından
gülümser hâlâ.
Kayıt Tarihi : 21.6.2025 00:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)