o kadar yoksun ki,
yokluğunu avutuyorum...
eski zaman filmleri gibi
siyah beyazsın
çizgi çizgi
çocuksun daha
büyüyeceksin ve öğreneceksin,
yaralandıkça...
o zaman anlayacaksın
söylenenlerin bıraktığı izi
gülmekle ağlamak arasındayım
ya hıçkırıklar ya kahkahalar
hangisi yaramı daha çok sarar..
yerle gök arasındayım
ya mavi deniz ya siyah gökyüzü
yavaşça çözdün bağlarımı
yavaşça kopardın bizi
yönü olmayan, savunmasız bir sal gibi
kıyılarından sürüklendim açık denizlere
yavaşça kopardın beni senden
kendi ellerinle iterken bilinmeyene...
bir gece zaman teğet geçti bana, bir gece..
içimde rüzgarın savurduğu küller vardı..
sen aynaya bakıyordun, en zor andı,
gözlerin aynada koskocaman bir yalandı..
dönüp ardını gittin, ayak seslerin vardı..
kelimelerim biter,
kalbimdeki tüm ışıklar söndüğünde,
hangi şarkıyı dinlesem bana yetmez,
hangi acıyı istesem, seni dindiremez,
hangi duayı etsem seni döndüremez...
Sen bu şiiri okuduğunda
Ben çoktan senli hayallere
Dalmış olacağım
Hayat benim dalgınlığımdan faydalanıp
Akmaya devam edecek biliyorum
Ama ne önemi var ki
Bugün pazartesi, ayın 12 si
Yine yüzümde geziniyor
Yenilmişliklerin esintisi
Bugün pazartesi, ayın 12 si
Bir dünü daha bitirmiş olmanın
sonbahardı..
İsmi vardı
buğulu camda
cam kırıkları gibi
dağılıyordu yokluğu
çarpıyordu ruhuma...
derin yaralarım var benim
dokunma!
daha çok kanatmaktan başka
neye yarar dokunuşların...
baktığım her su bulanık,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!