İstanbul
Hüzün falçatasının ucunda
Bedenim bir yıl daha yaşlanacak,biliyorum
İkitelli Akifte
Yapraklar kuruturken kendini pusundaki kışına
Bali çeken çocuklar üşüyecek
Kahpe rengi travestli sokaklardan
Kudurgan fahişeler uğultularını çekecek
Biliyorum,bu sonbahar bu yılan kavistli
Kılkaya dostları kayalıklarında
Bir can dalımdan bin yaprak çürütecek
İstanbul
Defnen çıplaklaşırken yokumsama ruzgarlarında
En devsa ızdırabım görmek olur
Dünya yüzünü gözlerimle
İşitmek olur en büyük yorgunluğum
Karanlığın çoğalan yerinde
Mum eriminin esaretindeki sesizliğini
(A) ğrılı durur göçek kuğuların
(H) em herşeye
(M) mesafesi
(E) n uzun
(T) edirgin ve titrek görünür duruşları
(A) kla
(K) onmazlar
(T) ellerde duruşları
(A) cımsı/ ta
(Ş) ahintepeden işitilir çöp kılıklı martıların çığlıkları
Ve daha ilk satırlarıdır da bunlar
Kurumsuzluğa ıslanırken
Gözlerimin buğusuna yazdıklarım
Elimde,avucumda tükenmiş
Örselenmiş tüm rahvan soluyuşlarım
Ala çalan alyans gök aydınlığında
Yağmur döletinin yükü
Ağrı yaparken meleklerin sırtında
İlla tan telinde sur ötümü israf-il-la
Melül melül akıtırsın kanımı kan sarnıclarına
İstanbul
Ay boşakırken dolunaydan
Kırılan ayazdan sonra
Nem yıkıcısı olur yaşlı kaldırımlarına
Cam buğulu ayışığını sırtımda taşırken
Rüzgardilinin dizginlerini bulaşan
Yalancı bir şair gevşekliği
Panik hal katar
Kuytularımın
medetsiz
kaypak kılıklı kılkaya dostları kayalıklarına
Yeter! örselenen yüzüne artık öyle baktırma
Zaten ılılaşmış yüzümde gizli bir yara var
Uzatma artık yollarını yorgunluğuma
Zaten darpizi ayaklarımda görülmeyen
Ama yürülmeyi bekleyen
Sap bir yol var
2005
Ahmet AktaşKayıt Tarihi : 12.4.2007 15:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!