-Ah İstanbul-
Sana, Sen'den baktım Aziz İstanbul.
Nüfus, dokuz milyon olmuş; iyi mi?
Taşra illerinden çıkıp ta gelen,
Bağrına yerleşmiş, solmuş; iyi mi?
Altın sanılarak taşın-toprağın;
Yedi meşhur tepe bilinen dağın;
Bereket kalmamış. Bahçen ve bağın,
Beton yığınıyla dolmuş; iyi mi?
Boğaz'a türküler yakılmıştı ya!
Bin yiğit uğruna atılmıştı ya!
An olmuş vicdanlar satılmıştı ya!
Rüşvet, soygun için fol'muş; iyi mi?
Ey Aziz İstanbul! Tarihi Belde!
Baykuşlar tünemiş dalda ve telde.
Yağmur yağdığında oluşan selde,
Bakıp ta aranan yol'muş; iyi mi?
Sahillere hasret kaldı gönüller.
Ormanlar yakılır, savrulur küller.
Gülhane Parkı'nda kalmamış güller;
Diken arar isek, bolmuş; iyi mi?
Rezalet diz boyu gecede-günde.
Sosyal efendiler sanki düğünde.
Görüp te çöpleri cadde önünde;
Saç yerine, bıyık yolmuş; iyi mi?
Adım başı çalgı sinirler geren.
Kaset gümbürdetir tezgahı seren.
Gece yer altından cazırtı veren
Tepinme pistleri, hol'müş; iyi mi?
Ey İstanbul! Nedir, sisle gelen şey?
Bulut mu, üstünde akıp giden şey?
Seni, 'Çağdaş' deyip tuhaf eden şey,
Batı'dan uzanan kol'muş... İyi mi?
(24 Ekim 1993 / Yayın: Türkiye 29.10.1995)
İbrahim Faik BayavKayıt Tarihi : 16.4.2006 12:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)