Bir vapur inerken martıların arasına,
Şehirde bir sessizlik düşer kıyıya.
Boğaz, senin sesini anımsar sanki,
Ay’ı andıran bir yüz gelir aklıma.
Kaldırımlar yürür gibi ardından,
Adını taşır rüzgâr, sokak sokak.
Her taşta, her camda ince bir iz,
Sen geçtin der gibi bakar bana.
Galata suskun, ama kalbim değil,
Ay orada durmuş gibi sabit ve derin.
Bir köprüden geçerken gözlerim,
Siluetin düşer suların içine damla damla .
Taksim’de bir kalabalık, ama eksik,
Eksik olan sen misin, yoksa bir şiirlik his?
Her köşe başı seni bir mısra gibi anlatır,
Sen sustukça şehir anlatır.
O sabah bir imtihan, kalabalığın içi,
Yanimda tekerrür eden o Ay kişi.
Yanı başımda duruşun kadar sessiz,
Ama ihtimal değil, kaderin kendisi bu kesin.
Ay’ı düşündüğümde sen geliyorsun,
Bir semt adı gibi, şehre siniyorsun.
İstanbul artık senden ibaret neredeyse,
Seni anlatmadan şiir bitmiyor bende.
Sen çekilsen bile cümleler kalıyor,
Suskunluk da bir dilek gibi akıyor.
Ben bekleyişe razı, söze sadık,
Seninle yazıldı bu şehirdeki her an, açık.
İstanbul çok şey gördü, çok şey bildi,
Ama bu sessizliği bile şiir bildi.
Bir çay, bir tramvay, bir gece ışığı,
Her biri senden iz taşıyor usulca.
Ve bil ki bu şiir bir vedanın değil,
Bir ihtimalin, bir niyetin, bir bekleyişin dili.
Ay doğduğunda hep aynı dua döner içimden:
Sen, İstanbul’da bir sabah gibi yeniden ...
Kayıt Tarihi : 1.6.2025 06:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin istanbul oluyor birden.
Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
Durgun sular gibi azalacağım
Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen"
Yavuz Bülent Bakiler
TÜM YORUMLAR (1)