İstanbul bize küstü Şiiri - Azrail Kartal

Azrail Kartal
6

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

İstanbul bize küstü

İstanbul Bize Küstü

İstanbul sana bana küstü,
Bir gece vakti sessizce döndü sırtını,
Boğaz’ın hırçın dalgalarına sakladı gözyaşlarını,
Yıldızlar kayboldu camilerin kubbesinde,
Biz ki kaldık karanlıkta, ellerimiz boşlukta.

Bir zamanlar köprülerimiz vardı,
Avuç avuç umut taşırdık karşıya,
Şimdi ayak izlerimiz paslı çivilere dönüştü,
Rüzgâr savurdu hatıraları,
Kaldırımlar yalnız, taşlar ıslak…

Sana ilk kez Taksim’de bakmıştım,
Bir sonbahar yaprağı gibi düşmüştü kalbime,
Şimdi o meydan çığlıklarla dolu,
Bayraklar yarıya indi, güvercinler sustu,
Aşkımız bir gazete küpüründe unutuldu.

Köşe taşların arasından sızan hüzün,
Sarmaşıklar gibi sardı tenimizi,
Eminönü’nde balık ekmek kokan nefesimiz,
Şimdi bir vapur iskelesinde kaybolan duman,
Yolcular gibi ayrıldık, dönüşsüz seferlere.

Sultanahmet’te bir çınar vardı,
Dualarımızı köklerine gömmüştük,
Şimdi dalları kırık, yaprakları sarı,
Bir dilenci gibi titriyor rüzgârda,
Biz ki onun gölgesinde sonsuz sandık.

İstanbul sana bana küstü,
Sokaklarında aşk ölürken kimse duymadı,
Laleler soldu Topkapı’nın bahçesinde,
Bir yangın çığlığı kaldı geriye,
Küllerimiz savruldu Haliç’in sularına.

Ey şehir, sen ki maviyle grinin arasında,
Neden sakladın bu acıyı minarelerin ardında?
Biz ki seninle büyüdük, seninle yandık,
Şimdi bir yabancı gibi bakıyoruz pencereden,
Dualarımız boğuldu ezan seslerinde.

Belki bir gün affeder bizi bu şehir,
Geri verir kaybettiğimiz o eski baharı,
Ama şimdi her taşında bir hikâye çürüyor,
Biz ki İstanbul’da aşkı kaybettik,
Artık her sabah, bir vedayla uyanıyor.

Galata’nın sessiz kulesine çarptı son nefesimiz,
Bir martı kanadında kaldı son sözlerimiz,
Beyoğlu’nun ışıkları söndü bir bir,
Bir meyhane köşesinde kırık bir şarkı,
Aynı kadehte eriyen iki yalnızlıktık.

Kaldırım taşları dilimiz oldu suskun,
Çürümüş bir mektup gibi attın yüzüme hatıraları,
Üsküdar’a giden vapurda kimse yoktu,
Sadece ay, bir yüzük gibi kaydı bulutlara,
İki yakaydık, birbirine hasret denizler kadar.

Bir kış gecesiydi, kar yağıyordu Çamlıca’ya,
Islak ceketimde dondu seni son görüşüm,
Telefon kulübeleri çaldı durdu kimsesiz,
Numaralar silindi, hatıralar karla örtüldü,
Biz ki bir çizgi film gibi eksildik kare kare.

Karaköy’ün tünellerinde saklandı son buseler,
Bir balıkçı ağına takıldı ellerimiz,
Rıhtımın paslı demirleri çaldı avuçlarımızdan sıcaklığı,
Bir liman işçisi söylendi: "Bu şehir unutur!"
Biz unutmadık, İstanbul, sen unuttun.

Kız Kulesi’nin ışığı söndü gözlerinde,
Bir masal gibi başlamıştık, bir efsane gibi bittik,
Şimdi bir turist gemisi geçiyor Boğaz’dan,
Dillerini bilmediğimiz şarkılar söylüyorlar,
Biz ki bu aşkı kendi dilimizde bile anlatamadık.

Bir yangın merdiveninde tüttü son sigaram,
Guguklu saatler durdu eski evlerde,
Sokak köpekleri bile döndü sırtını,
Bir çocuk koştu, elinde renkli bir balon,
Patladı, sessizce… Tıpkı bizim gibi.

Ey İstanbul, sen ki taşla, denizle, gökle yazdın adımızı,
Neden mezarsız bıraktın bu aşkı?
Belki bir gün müzeye çevrilir hikâyemiz,
"İki deli" yazar altında, soluk bir fotoğraf,
Ama şimdi her köşebaşı, bir çığlık…

Söz; Azrail

Azrail Kartal
Kayıt Tarihi : 25.7.2025 19:49:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!