18 Ocak 1986'da, Konya'nın Karapınar ilçesine bağlı Hotamış köyünde gelmişim dünyaya. Çocukluğumun en heyecanlı, en renkli dönemlerini burada geçirdim. Babam öğretmen olduğu için onun okuldan çıkıp bana pamuklu şeker getirmesini dört gözle beklerdim. Bahçe duvarından kuşlara özenerek uçmayı mı denemedim, ayçiçeği sopalarını bacaklarımın arasına alarak ata mı binmedim? ..
Çocukluğumun ilk beş yılını burada geçirdikten sonra Karapınar'a taşındık. İlk ve orta öğrenimimi burada tamamladım. Daha ilkokul yıllarımda şiire çok ilgiliydim. Öyle ya ...
Dün kapım çalındı gece yarısı,
Rüzgâr da yoktu şaşırdım…
Dilenci bir aşk!
Şaşırdım hangi rüzgâr? ..
Biraz mavi kokuyor;
Galiba deniz meltemi…
Porselen bir tabakta beynini istiyorum Sokrates’in,
Bir güzel kızarsın düşünceleri mangalda;
Bir buçuk olsun garson!
Aynştayn’ın ceketiyle yelpazele ateşi;
Bir lodos getir bana kuzeyden.
Bardağımda buz parçacıkları,
Kurulmuş bir saattir kalbimiz,
Ölümü çalar vakti gelince.
Bilinmez kaça kurulduğu;
Zamansız öter ölümün guguklu kuşu.
Nereden esmekte bu yorgun rüzgâr?
-Aşk, ektiğini biçemeyen bir çiftçidir.-
Fotoğraflara şiirden elbiseler diken
Bir terzi çırağıyım ben…
Bir kumaştır şair hayattan,
Nefesimle dikiyorum onu;
Anadolu sofrasında
Bir başka güzel soğanla ekmek…
Tarla başında bağdaş kurmuş iki çiftçi
Kanlar akıyor birinin ayağından.
Kırmızıdır burada papatyalar bu yüzden.
Her gece kuşanıp kalemini bakışlarıma,
Ben uyurken şiirler yazıyor
Bir adam göz kapaklarıma.
Gecenin saçlarına takarak yıldızları,
Basıyor düğmesine gece lambasının;
Sevgi sözcüklerini bulamıyorum
Ağzının içinde.
Canlı bir ceset yatıyor;
Mariyana çukuru kadar derin,
Ağzının içinde.
-Ben Çanakkale’de şiirler yazıyorum İstanbul'a
Sense uyuyorsun İstanbul’un koynunda…-
Yine bir bahar gününde,
Karadan geçiriyorum gemileri…
Bugün aynı yaştayım Fatih’le;
İnce uzun ya da kesik çizgiler…
Alın yazısıdır esmer yolların
Bembeyaz iplik şeritler.
Yüzünden okunur çile çektiği,
Çakıl basılan yaralarından.
Göğsümde bir apartman boşluğu
Bütün dualarım oraya düşüyor
Hiçbir asansör çıkamıyor sonsuzluğun üst katına
Sevgi, kurumuş bir çiçek eski defterlerin arasında
Dokundukça kırılıyor anıların narin kemikleri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!