Yaralanmış bir kuş gördüm deniz kıyısında.
Dalgalar çarpıyordu ona acımasızca.
Sessiz çığlıklarıyla ölümün kenarında,
Çırpınıyordu ümitsizce acılarıyla.
Terk edip gitsem, vicdanım peşimden gelirdi.
Ailem mi, dinim mi, haklarım mı kaldı.
Orakların keskinliği ne canlar aldı.
Halkı ezmek içinmiş kimde çekiç sapı.
Mazlumların hali acıklı duyulur ahı.
Heves ettiğimiz neydi şimdi talan kaldı.
Dağlar gibi kuşatmış, tembellik, kardeş seni,
Ne de çabuk unuttun sen eski günlerini.
O zaman da bomboş buhranlı bir çöl gibiydin.
Yoksa yeniden kızgın kumlarımı özledin.
Sefasını çekmek için erken heveslendin.
Tövbe bir daha sevmeyeceğim.
Aşka intizar etmeyeceğim.
Azrail den daha zalim.
Dostlar edinmeyeceğim.
Hiç kimseye üzülmeyeceğim.
Sordum sarı yakamoza,
Neden sarısın diye.
Sarı yakamoz dedi bana;
Hiç sorma kardeş bana.
Senin sevdiğinin de,
Saçları sarı.
Dağlarda her yer mayınlı yollar.
Her delikte bir çıyan zaman kollar.
Geceleri tepelerde için donar.
Tarih bugün bir destan daha yazar.
Toplar, tüfekler cephane tamam.
İşin gücün muhalefet.
Senden başkası rezalet.
Haksızsın bunu kabul et.
Millette nerde sefalet.
Kalbini sarmış kesafet.
Okyanusun kalbi gözlerin.
Derin maviden daha derin.
Bilmem ki var mı merhametin.
Bende dururken emanetin.
Seni bekledim yıllar geçti, seni sevdim bir ömür bitti.
Geçen yıllar geri gelmedi, sende gittin terkettin vefasız.
Kahredici iniltilere, keşke anlam verebilseydin.
Beklemekle biten bir ömrün feryatlarını duyabilseydin.
Güzel gözlerinı, son birkez daha görsemde öyle ölsem.
Uzak mekânlarda mısın, nerdesin ey gaip sevgili.
Aklımdan çıkmıyorsun, çıkmayacaksın da ebedi.
Vuslatın kırbaçlamak inan faydasız gölgesini.
Sonbaharda sen açarsın solsa da her kır çiçeği.
Dolaşır dururum çöllerde gözü yaşlı bulut gibi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!