Pencerem,
Boş bahçesine bakar gri bir lisenin.
İçimde servislere dağılır çocuklar,
Bense yürüyerek eve dönerim.
Her günün erkenden akşam olmasından;
Kasımın gelişini bilirim.
İçimizdedir harbin tek meşruiyeti,
Atadan kalmışsa kokuşmuş bir miras;
Tüm genç fikirler kazan kaldırır; biraz biraz,
Ve isyan ederler mirasa hep bir ağızdan,
Artık eskisi gibi olmayacaktır bunu taşıyan.
Baharın işgali bu havalar,
Kışın en beyaz deminde.
Geliyor bahar geliyor!
“Takmış koluna güneşi;
Kucağından çiçekler saçıyor..”
İsminden dahi emin değildim,
Sen korktuğum, sen emin olamadığım
Ama dua edip yaltaklandığım Tanrı gibiydin.
Ama hatırlıyorum sarıldığın erkekler kumraldı,
Uzunca kollarıyla seni sarardı.
Hava
Yatağın kadar yumuşak bugün,
İnsanın yanına uzanası geliyor.
Tenin
Bir yuva kadar sıcak,
İnsanın sığınası geliyor.
Adına dilediğim şarkılar gizli,
Her bir kar tanesinde.
Notalar
Mevsimini şaşırmış,
Kış makamında çalınıyor
Bütün türküler.
Vücudunda türlü kanamalar tespit edilen ülkem;
Kan istihkakıyla beslemişse bu toprakları,
Kutsanmış bir bayrağın altında
Bu millet;
İki yakasını bir araya getirecek.
Nereye koşarsan koş,
Hep aynı mesafede aşk.
Soğuk bir ocak gününde ilkokulun,
Tebeşir beyazıyla vurgulanmış kar.
Altı çizilmiş,
Ve tırnak içine alınmış utangaçlıkların başkenti;
Denizleri dolduran
Belki göz yaşları,
Yoksa boşuna mı
Yaşlarda bu tuz tadı...
Ya çöller,
Ağlayamayanların
Mürekkep ağlar kalemim,
Ağlar ağlar, gözlerim uykuya kaçar.
Kömür kusar mendiline yoldaşım,
Rüştüm, arkadaşım,
Yüzüne kara islenmiş Zonguldağım.
Saçların kadar sarı bir güneş bekliyor seni;



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!