— otuz yılın yükü sırtımda —
birden çıkagelir
o yeşil gözlü fırtına…
Kız kulesi, bir nokta gibi
durmaz oldu gözümde
sanki o, kulenin ta kendisi
kuşatılmış, yalnız, uzak
ve ben karşı yakada
bir ömür boyu sürecek
muhasara askeri.
Hasret, otuz yıldır
bir çivi gibi çakılı avucuma
yeşil gözlerin
Karadeniz’e dönük dalgalar gibi
hücum eder geceye
ve ben
İstanbul’un bütün ışıklarını söndürsem de
o gözlerin ışığı
— bir tek senin gözlerin —
yanar karanlıkta
kör bir fener gibi.
Otuz yıl neymiş bilir misin?
Bir çocuk doğar, büyür, evlenir
bir ömür tükenir arada
ve biz
iki satırlık bir şiirin
bitmeyen iki dizesi gibi
hep aynı yerde dururuz.
Sevmek değil bu,
bir vazgeçişin şanlı direnişi
yenilgiyi kutsamaktır
her sabah yeniden.
Kavuşmak mı?
En güzel aşk, kavuşulmamış olandır.
Gözlerin yeşil denizinde boğulmamak için
kıyıda kalmayı seçtim.
Zamanın değil,
Üsküdar’da akşam ezanları
sanki hep senin adını çağırır
ben ise
— otuz yılın deli bekçisi —
her vapur düdüğünde
sana değil,
sana dair her şeyi kaybetme korkusuyla
titrerim.
Çünkü sen,
benim yazamadığım
en güzel şiirsin.
Ve bir şiir
asla bitmemeli…
Yeşil gözlerin kalsın uzakta
— bir ümit, bir hatıra, bir vaha —
ben kalayım bu kıyıda
bekleyen, özleyen, yazan.
Kayıt Tarihi : 9.12.2025 22:09:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!