İsa Kantarcı Şiirleri - Şair İsa Kantarcı

0

TAKİPÇİ

İsa Kantarcı

HUZURUN KAYNAĞI BAKIŞ AÇINDA, FARKINDALIĞINDA


Amerikalı yazar Charles Bukowki uzun yıllar pansiyon odalarında yaşamıştır (tek oda) Kimi günler açlık çekmiştir, o günlerin bir sabahında…caddede ilerlerken bir gözü kopmak üzere (göz yuvasından düşmek üzere) olan bir adam karşısından gelip geçer, Charles ilerler ve marketten bir cips alır döner eve, başka bir şeye almaya parası yoktur.
Çalmaz, çırpmaz, çalmayı asla düşünmez, kolay yoldan para kazanmayı asla düşünmez, (uyuşturucu satmak gibi)

Devamını Oku
İsa Kantarcı

CİNAYET


Maktuller genelde kirli ilişkiler ağı içindedir.
Bu bir karanlık ağdır.
İçeriğinde yasa dışı şeyler vardır.

Devamını Oku
İsa Kantarcı

ÇOK AZ ENERJİYLE ÇOK YOL ALABİLMEK?


Zaman çok hızlı akıyor.
Birçok şey yapmak istiyoruz.
Bazen bunların mümkün olamayacağına dair bir olumsuz his, düşünce beliriyor içimde.

Devamını Oku
İsa Kantarcı

Esen Rüzgar


esen rüzgar dönüp arkasına bakar mı Bolu dağlarında yaz kış ayı
Samsun Koca dağı'ndaki rüzgar dönüp arkasına bakar mı
Aksaray’daki muazzam Hasan dağı insanlara huzur veren enerjisini biriktirirken volta atarken Allah’ın ya da kozmik enerjinin en huzurlu noktasında

Devamını Oku
İsa Kantarcı

GEÇMİŞİMİ SİLDİM DİYORSAN BU SANA YAZILMIŞ BİR YAZIDIR
GEÇMİŞİ SİLMENİN ANOTOMİSİ

Geçmişi nasıl sileriz? Silebilir miyiz?
Onun bütün frekansları orada, ve senin bunu nasıl algıladığına bağlıdır durum.
Çok üzülmüşsündür, yaralı bir ayı gibi böğürdün, yaralı bir kurt gibi kaldın, yıllarca ve geçmişimi sildim diyorsun şimdi.

Devamını Oku
İsa Kantarcı

GENÇ KIZIN ÇANTASINDA BULUNMASI GEREKEN MATERYALLER


“Bir birer gazı; yok, bir bıçak; yok. Bir içi dolu tuğla bile yok. Bir genç kızın çantasında kendini koruyacak keskin acı veren metaller, kemiğin ruhuna işleyen sipsivri metaller, bir genç kızın çantasında nükleer bir şeyler olmalı, bir şeyler olmalı; ruju, maskarayı geç sen. Keskin şeyler olmalı genç kızın çantasında; felsefi, yüzyıllar öncesine dayanan sözler, ruhani bir şeyler, onu ayakta tutan, yere sağlam basmasını sağlayan yıldızsı şeyler olmalı genç kızın çantasında hasta muayenesine eve giden yaşlı bir bilge doktor misali. Eski Türk filmlerindeki gibi.” Liseden bir kız arkadaşı böyle derdi, “Bir el bombası kesin olmalı, hani olur da biri ona zarar vermek, tecavüz etmek isterse onun ağzına tıkamak için pimi çekip. Mini, pembe; ama vahşi bir satır. Lacivert bir molotof yapmasını bilmeli bütün genç kızlar, basit bir kumu silah gibi kullanmayı öğrenmeli. Burası T.. ülkesi, her an her şey olabilir…

“Sarı Saçlı Kız” romanımdan

Devamını Oku
İsa Kantarcı

HER DERDİNİZE ÇARE BULACAKSINIZ!
İÇİNİZDEKİ İYİLİĞİ KAYBETMEZSENİZ YA DA ONA İHANET ETMEZSENİZ.
HER GÜN İÇİNİZİ GEYİKLERİN ORMANDAKİ AYAK İZİYLE SİTİLİZE EDERSENİZ.
ACILARINIZI KARANLIK ORMANDA YÜRÜYEN GEYİKLERİN NEFESİYLE SİTİLİZE EDERSENİZ.

İSA KANTARCI

Devamını Oku
İsa Kantarcı

İKİ KIZ BİR ERKEK


Gökyüzü binlerce yıldızla dolu, her gece çığlık atıyorlar. Onlara sessizce bakmaya fırsat yok. Fırsat olsa da insanın içinde huzur yok. Yapılması gerekenler bir türlü bitmiyor ve huzur denen şey çoktan uçup gitmiş hayatımda. Eskiden işler iyiydi. Lise bitmeden önce, çok eskiden… Onu yap, bunu, yap, sürekli bir şeyler, sürekli işler, pis ve çok zor işler, (gökkuşağı renginde mücadeleci bir at olmam lazım sanırım) can sıkan şeyler, oturup sohbet edebildiğin, gerçekten sohbet edebildiğin kimse yok. Bu ne biçim hayat; ama sürdürmek zorundasın, her geçen gün daha bir sıkıntı, umutsuzluk ve yılgınlık. İnsanı hayatta tutan umut, yeni heyecanlar, farklı şeylerdir. Ağır iş yükü beni ezip ruhumu sömürüyor, bıktım.
Katlanmak zorundasın. Ama boğuluyorsun. Buralardan kaçıp gitmek istiyordum, ama şehir dışına çıkmak korkutucuydu, hiç denememiştim, sevdiğim şeyler bu kentteydi. Aslınca cesaretim olsa ipini kıran köpek gibi basıp giderdim buralardan.

Devamını Oku
İsa Kantarcı

İKİ KIZ BİR ERKEK 2

Eylül yağmurları ve serinliklerinin hissedildiği zamandı. Dedim içimden, “ona bir selam ver. Sadece bir selam ver. İşe yarayabilir, basit; ama sıcak bir selam çok işe yarayabilir.”
İlk selamı şaşkınlıkla ve utanarak karşıladı, biraz gülümsedi, günler sonra ikinci selamımda daha korkusuz ve samimiydi, bir haftaki üçüncü selamımda daha bir içtendi. Üç gün sonra dördüncü selamımda güvenlik kalkanlarını ve korkularını yelken gibi indirmişti ve benim de elimde tost vardı ve banka, yanına kuruldum korkusuzca. Tostu onunla temas kurabilmek için kantinden almıştım. Hepsi numaraydı, taktikti, haberi yoktu.
“Tanışabilir miyiz?” dedim.
“Tabi” dedi içtenlikle.

Devamını Oku
İsa Kantarcı

İKİ KÖYLÜ KIZIN MUHABBETİ:


“Ben de her mekana gidip yemek yemek isterim, sürekli her şeyin en ucuzunu almak, pazarlık etmekle uğraşmak…sıkıntı. İçim azimle doldu, zengin kız anlatıyor, havuza girmiş filan, karides, ıstakoz yiyor, ahtapot filan, hiç bilmediğim yemek adları sayıyor. Oysa kuru bir sosis kokusu duysam içim gider. Kız öyle anlatıyor ki…, içim gitti. Ezik damarım patladı. Kariyerim müthiş olmalı. O an hemen jet hızıyla okudum, öğretmen çıktım, mecburi hizmet çıktı, ücra bir ilçeye gittim, orada biri bana aşık oldu, yanıt vermedim, yani aşkına kibarca hayır dedim, karanlıkta evime gideken kafama sıktı ve öldüm.”

“Dur bir dakika. Hayalin içine o manyak neden girdi?”

Devamını Oku