……İS
Kap kara gözlerine hayran olduğum memleketim
Nasıl da ecel terleri döktürür şimdi hasretin! .
Bu şehrin gecekondu mahallelerindeki bütün damları benim
Su sızdıran, yürek sızlatmayan!
İs kokulu bacalardaki kara kedileri, kız kaçıranları,
Dam üstü kaçakları, hırsızı, uğursuzu, hep benim! ..
Yağmur yağınca yedi tepesine, o üçüncü tepedeki evde,
Seller akarken, camdan bakan Arap kızı benim çocukların dilindeki!
Sokakların sek sek oyunundaki eğri çizgilerin içinde, yedi taş atlamasında..
Ben pamuk şekerleriyim sokak satıcısının, şeker helvasıyım çocukların..
Hangi damdan düştü hayallerimiz, yanıp yakılarak bilir misin? ,
Hangi kaldırımlara düşüp, parçalandı umutlarımız, kaç çiçek soldu?
Kaç düşümüz, hevesimiz çaresiz, acı çekerek öldü buralarda?
Kaç defa dilendik, sevgi topladık çöplüklerden, sen bilemezsin, ben de! ..
Bildiğim, sen gibi sevdiğimdir bu şehri her şeyi ile! ..
…………………..TAN
Tan vakti umut yolcuları işe gider, nasırlı ellerinde sefer tasları,
Tasların içinde bin bir hayal ile, dillerinde kırık bir sıla türküsüyle..
Kızılca güneş daha yeni doğarken memleketimin üstüne,
Nazlı nazlı salınarak tepelerin üstünden, kuşlar gözlerini ovuştururken daha,
Aksi bile vurmamışken Ayasofya’ya, ben hemen yanı başında
Sultanahmet’te seni bekleyeceğim, o yeşil parkın boyasız bankında…
Sadaların göğü inlettiği vakitlerde,
Bir efkar basar, yürürüm Eminönü’ ne doğru iğreti,
O yokuşta değil gönlüm bil sevgili, ne de Gülhane’de ki ceviz ağacında!
Arama beni boşuna, bulamazsın, benim gönlüm sende!
Tan vakti..
Rüzgarın en serin estiği, en sitemli şarkıların söylendiği sandal üstlerinde,
Kimsesizlerin evi olan silueti, gökyüzü ve içinde beslediği kuşlarıyla..
Gemilerin kalkma, insanların işlerine koşma vakti,
Umuda çıkılan yolculuğun ilk ve son zamanıdır! ..
………………………..BUL
Kaybettiğin neyi buldun ki buralarda, sevdanı bulasın şimdi?
Çok kapıyı çaldın açtılar mı sana? çarptılar yüzüne ey yabancı!
Sen kendini eskilerde, dost dergahında mı zannettin, gül bahçesinde mi yoksa?
Bak kapılarda şimdi kilitler duruyor güzel dostum, hadi acısana haline!
Sen kaç sevgi gördün buralarda, kaç gözyaşına karıştın sessiz
Söylesene, bu içindeki deniz, ağlamalarından mı, gülmelerinden mi?
Ya şu üstündeki tepeler.. hangi sırları tutuyor içinde?
Söylesene erguvanların, çiçeklerin, kuşların, martıların şimdi nerede? ..
Bul beni, bulabilirsen şimdi, buralarda bir yerlerdeyim,
Gizlendim ömrünün gül bahçelerine, toprak altlarına, çiçek diplerine
Bir kuru sevdaya düştüm, senin içinden birine, senden birine!
Boğaza nazır, taşı olmayan bir mezarlıkta yatıyor gönlüm şimdi..
Bit pazarına nur oldum yağdım defalarca, kaç fakir güldü,
Perşembeleri cumalara kattım, dilenciden beter oldum da toplandım sokak ortası!
İşportalara düştüm, satıldım, bir çok el değiştirdim, paçavraya döndüm
Mezat pazarlarında beni alana, hayallerim bedava (ydı) !
Sen çok değiştin de, bir biz değişmedik
Şiirler, şarkılar, adına yazılan yazılar hep değişti!
İstanbul! .. hey sevgili! ..
Sen uyumadın hiç, bilirim
Bizdik hep gözlerini yuman, sana karşı! ..
Kayıt Tarihi : 15.4.2005 16:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

İstanbulu Sevmek Kadar Sevmek Seni
İstanbulun neresine değdirsen şimdi gözlerini
Usulca dudağının kenarında biterdim
Her bir günüme asır ekledim bir yudum düş için
Yine marmaradan gemiler geçiyor işte
Uğramadan bana,
Uzak bir kentten soluğumu bırakıyorum boynuna
Yüzüm bir avuç istanbul biraz,da sen
Gökyüzü kepenklerini zamansız indirmiş
Şimdi hangi acıyan yanıma sarsam gölgeni
Dün,ler boğazımda bir hıçkırık gibi
Canım.... sevmek seni sarhoşluk demekti
Yudumlamak gözlerini sek yerine geçerdi
Takıldı hayat ağacına benden ne varsa
Canım... bu sabah güneş yine pencereme küs
Yine gözlerim uzaklarda karşı kıyıda
Ve genzimde yanık kokusuyla bir elveda
Ne çare,ki zaman faslından vuslat düşmedi
Kenetlendi üstümüze güz,ün elleri
Aklımdan her defasında geçerken sen
Ve damarlarımdaki kan buza keserken
Polen toplarım uçurum çiçeklerinden
Adın istanbul...sebebim sen
Az şeymidir ey sevgili
İstanbulu sevmek kadar......sevmek seni
...20.11..2009
İstanbul'u taaa 80'li yıllarda gördüm... Hatta bir yazımı orda geçirdim... Benden sonra nüfusu herhalde '5'e' katlandı! Gecekondular, uydurma yerleşimler şehrin güzelliğini aldı götürdü...
Bir kere o kadar güzel bir şehir ki, bakmaya, gezmeye doyamadım! Tarihiyle, kültürel dokusuyla, mimarisi ile eşssiz bir örnek... Böylesi bir güzelliğe şiir yazılmaz mı?
Zafer Bey... Kendinize has bir şiirsel kurgunuz var... Sanki başlığa aldığınız sözcükleri 'hecelere ayırıp,' analiz eder gibi yazıyorsunuz... Birkaç şiirinizde rastladım aynı yöntemi... Galiba 'ad ile duygu arasındaki' bağı böylece daha iyi yansıtıyorsunuz... Ve okuyana da ilginç geliyor...
Şiirin içeriği 'yaşamdan kesitler...' İstanbul'u yaşayanlardan, aşklardan, ayrılıklardan, buluşamayanlardan... Finalde 'duyarsızık', İstanbul'a kayıtsızlık bir anda vurup geçiyor... Şair olmanın sorumluluğu işte bu...
Şiirinizi beğenerek okudum... 'Tam puan verip, listeme' aldım... Size saygılar, selamlar bıraktım...
TÜM YORUMLAR (19)