İptida vücudun yapan üstada
Bes eylerim daim besten içeri
Sununca o pîrim bir kâse bâde
Aşk-ı Mevlâ girdi resten içeri
Hep böyle devreder felekler burçlar
Kendi kendim bildim affoldu suçlar
Bir inadım kaldı eskiyip değişmeyen,
Bir de kahrolası gururum.
Kelepir bir hayatla, ucube bir dünya arasında
Gidip gelen eski bir taka misali yaşarım, yaşamaksa
Zaten karanlık geceler misâli bahtım
Devamını Oku
Bir de kahrolası gururum.
Kelepir bir hayatla, ucube bir dünya arasında
Gidip gelen eski bir taka misali yaşarım, yaşamaksa
Zaten karanlık geceler misâli bahtım
cümleler ve mısralar arasındaki bağ o kadar anlamlı bir şekilde sıralı ki, kıs ave öz bir anlatımla ve sade dilli...
ayrıca ilk mısranın iptida kelimesiyle başlayıp, rest kelimesi ile son bulması şiiri bir başka okunası ve lezzetli kılmış
Ben, araştırıp, öğrendiklerimi ve inandıklarımı yazarım. Buna kimse engel olamaz.
Siz de araştırıp inandıklarınızı yazrsınız, saygı duyarım. Okurum, ikna olur ya da olmam. O da benim bileceğim bir şey.
Kötü niyetli olmanız ihtimalini asla aklıma getirmedim. Dini konularda bildiğimi söyler, tartışmaya girmem.
Tartışmada BENLİK yüze çıkar. İşimiz, EGOdan kurtulmaktır. O nedenle bana gelmez.
Uyarınız için teşekkür ederim.
Onur bilge:
İlim üçtür, biri de bilmiyorum demektir!
Şuraya Rab ve Huda kelimelerini Allah'ın sıfatıdır diye yazmadan önce kırk kitap karıştırmanı tavsiye ederim. Yok öyle sıfatları ve gezindiğin yer işin itikadi taraflarıdır. Maturidi isen Maturidiyye akaidini, Eşari isen onu iyice okumadan lütfen aceleyle yazma. Bu sözlerim de seni kırmak için değil, korumak içindir.
Selamla.
İnsan-ı Kâmil demek. İlk yedi mertebeden sonra kâmil insan olur.
Sadece tasavvufla olmaz tabi. İlk üç mertebeyi kendi kendisine geçebilenler vardır. Dördüncü mertebede, ozanın dediği kişilerin yardımı gerekmektedir.
Bunlar benim fikrim değil, ozanın bahsettiği tasavvufa göre Allah'a ulaşma yolunda sülûk edenlerin aşması gereken mertebelerdir.
Türk Nazım sanatında izi olanlardan biri olan değerli ozan Seyrani için ''toprağı bol olsun'' temennisinde bulunan inanç fakirlerine bir dörtlükle ''bir dakika'' dedik.
İster inan, istersen de inanma;
Sevmesen de saygılı ol, saygı gör.
Bu kadar da insanlıktan budanma
Dışa değil, öze bak da duygu gör.
Selam ve saygı ile.
Bak, bu seferde tekkeye çevirdiniz diye lâf işiteceğiz. Ama yazdıkların işin kitabi tarafı. Sen sözümü dinle: Müslüman sürekli emmârede kalmaz. Ayrıca bu iş öyle okul dersine de benzemez. Yani şu dersi alınca şuraya, bu dersi alınca şuraya çıkamazsın. Adam olur bir yetimin yanağını okşar beş nefs mertebesi ilerler, adam olur alnı secdeden kalkmaz ama emmârede gider...
Sâfiyye, Kâmile mertebesinin başka bir adı mı?
kutlarım günün şiirini. anlaşılır,eğitici bir çalışma.nefisle insanın mücadelesi,hesaba çekilmesi ne yazık ki her geçen gün biraz daha zorlaşmakta. insan oğlu her gün maddiyata biraz daha sıkı yapışmakta. gönlümüze su serpti şiir.
RABB: Arapçada EFENDİ, SAHİP demektir.
Allah'ın EĞİTİCİ ve TERBİYE EDİCİ sıfatıdır.
HÜDA: Yine ALLAH'ın sıfatlarındandır. 'Lâ İlâhe İllah' ın kısasıdır. Onun da kısa hali HU'dur.
Mevlana'nın kamış içinden gelen ses olarak bahsettiği, yani NEYin sesidir. İnsanda bu, soluk borusudur. Kişi HU dediği zaman, içinde hjiç bir düşünce kalmamalıdır. NEY gibi bomboş bir beden olmalıdır. İçinden sadece ALLAH, yani HU sesi gelmelidir.
NEFSİN YEDİ MERTEBESİ VARDIR:
1. Nefs-i Emmare
2. Nefs-i Lavvâme
3. Nefs-i Mülhime
4. Nefs-i Mutmainne
5. Nefs-i Râdiyye
6. Nefs-i Merdiyye
7. Nefs-i Safiye
Bunlar, sadece kişinin nefsinin saf hale gelmesi için gereken safhalardır. Tasavvufta her biri bir derstir. Bu derslerin devamı vardır.
Gerek hafi, gerek cehri zikir yapanlar bu yedi elbiseden sıyrılmak zorundadır. Halvetiye'nin Uşşakiyye Kolu'nda dersler daha da artmaktadır.
NEFS-İ EMMARE'de olan kişiler; hırs, tamah, şehvet, gazap, haset, cimrilik ve buğz sıfatlarını taşıyanlardır. Zulümden, vurmaktan kırmaktan hoşlanırlar ve dünya sevgisinden vazgeçmeye yanaşmazlar.
Özellikle cehri zikir yapanlar, tasavvufa ilk girenlere, Kelime-i Tevhid'i ders olarak verirler. Sâlik, 'Lâ İlâhe İllallah' zikrine devam ederek, bu kötü sıfatlardan kurtulur.
Nefs-i Emmare'nin sıfatı; eti yenmez, muzır ve vahşi hayvandır.
Müslüman da olsa, her insanın içinde hayvani nefis vardır. Bunun ıslahı için bu ilk dersin gerektiği kesinleşmiştir.
Tasavvufta, kimseye ayrıcalık yapılmaz ve o ilk ders geçilmeden ikinci ders verilmez.
Nefs-i Emmare, sadece Müslüman olmayanlar için değil, her insan içindir. Her insanda hırs, tamah, şehvet, gazap, haset, cimrilik, buğz etmek gibi sıfatlar vardır. Nefis eğitilerek bunlar kökten kesilip kurutulamasa da budanarak ıslah edilir.
Bu dersle ilgili zuhurat geldiği zaman, sâlik bir sonraki derse, Nefs-i Levvame'ye geçirilir. İlk derste Allah'ı BİRlemiştir. Şimdi de bilmeye başlayacaktır.
Naime Hanım, yazdıklarınız içinde hemen itiraz edilebilecek hemen hiçbir şey yok. Bununla birlikte asırlar önce bahsettiğiniz değişim olmuşsa, bugün artık bir Müslüman'a toprağı bol olsun demekten kaçınmak da nezaket icabı olsa gerektir. Bizim insanımızı bilirsiniz (ben de dahil) fevriyiz. Mesela sabah akşam doğrudan İslâm'a ait olmayan Rab (Arapça: Tanrı -Kesinlikle Allah değil, tanrı-) , Hudâ (Farsça: Tanrı) kelimeleri kullanıldığında sesizimiz çıkarmayız da, biri Tanrı dese hemen çullanırız üstüne işte :)
Haklısınız, ameller niyetlere göredir, fakat hassasiyetler de gözetilse hoş olur.
Bu şiir ile ilgili 52 tane yorum bulunmakta