(1) İncinin Taneleri (inci Tanem)

Şahin Caner Aktaş
9

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

(1) İncinin Taneleri (inci Tanem)

İncinin taneleri, kulak verin bu sese;
Artık alet olmayın, sapık müptezellere.
Bir ok attım, dilerim gider yerini bulur.
İnsanlığın onuru bu sayede kurtulur.

Jargonunuzdaki âlem, âlemlere iftira.
Âlemlerin rabbine, şu evrene iftira.
Âlem değil elêmdir, elimdir, cehennemdir.
Senin değil elindir, kader değil seçimdir.

Şimdi kaldır başını, dik gözünü göklere.
Seyreyle yıldızları, bak da gör âlem nere?
Gül dediğin nebatât yetişmez izbelerde.
Ne durursun inci tanem? Batak viranelerde.

Tek bir saniye bile benliğine ihanet,
O güzel gözlerine, gençliğine ihanet.
Ereceksin vuslatına haydi biraz gayret et;
Çıkta bir bak etrafına, şu dünyaya hayret et.

Kes ayağını o yer'lerden, yüksel yerlerden arşa,
İzin ver de bitsin artık bu izansız temâşâ.
Yükselmeye muktedirsin, dert sensin, derman sensin.
Kudretinden sual olmaz rabbî, senle bilesin.

Lafügüzaftan sayma bu sözleri, bu sesi.
Tek başına yetmiyor, lafzın mevcûdiyeti.
Hiç durmasam söylesem hem de kadîmden beri;
Fasit daire olurdu, gitmezdi hiç ileri.

İşitmezse gönüller, neçe olurdu diller?
Susardı tüm şâirler, yok olurdu şiirler.
Türk'ün özü mahvolur, tac olurdu Dilber'ler!
Hiç susmazdı Yılmaz'lar; Erdoğan'lar, Güney'ler.

Dilsiz şeytan olmayın, susmayın ey insanlar!
Biz susarsak, susmayacak hiçbir zaman çakallar.
Linçlenecek hep Farah`lar, Zeynep'ler, Abdullah'lar.
Sen doğru ol, dik yaşa; Sonunda hep ölüm var.

Dinleyin efendiler; bu eğlence değildir!
Başkentin kültürünün, temsilcisi değildir!
Türk'ün ulu hatununun yeri pavyon değildir!
Bu zûlümdür, ölümdür, özgürlük hiç değildir!

Şimdi sana gelince ey kitapsız müptezel;
Baştan cevap vereyim de dinleyip öyle çık gel.
Yüzün kalırsa tabi hâlâ cevap kasmaya,
Ağzını köpürterek zûlme kılıf bulmaya.

Kültür maskesi takıp, pisliği gölgelersin.
İnsan ticaretini, arsızca güzellersin.
Menfâatin var diye, eğlence der geçersin.
Kızın için de; böyle bir eğlence ister misin?

Güzel dersin, hoş dersin, hiç zorlama yok dersin.
Herkesin eğlencesi, kendi tercihi dersin.
Göster bize o zaman ne kadar samimisin?
Kons deyince masaya; karın, annen hoş gelsin!

Diyorum ki ey müptezel bak beni iyi anla,
Tekrar, tekrar ediyorum söyler gibi salağa;
Eğlence ise, normal ise, bu izânsız temâşâ:
Al karşına kızını da, öyle oyna pavyonda!

Otururken senin karın şişe açan masada;
Al ananı karşına da, öyle oyna pavyonda!

Ahlâklıdır belki masa, ferah tut yüreğini;
Israr etmez emin ol, gitmezler çorbacıya!

Kendin için ar olanı başkasında istersin,
Utanmadan, sıkılmadan bir de bu normal dersin.
Yitip giden hayatlara çanağı sen tutarsın;
Dikkat et de yarın kızın pavyon gülü olmasın.

Şimdi sosyal medyalar da çılgınca bir algı var;
Sistematik bir biçimde bataklığa çağrı var.
Dikkat edin ey kadınlar, sizler için tuzak var;
Özendiğiniz hayatlar da kan, göz yaşı, silah var.

Çürümüş bu akımda televizyon karşısında;
Boş gözlerle izleyen, günahsız bir bebek var.
Ey bilinçsiz o anne, gel de etme eyleme;
Yarın bebeğin büyür, sonra dizini dövme...

Bu günün yarını var! Garibanın Ahı var!
Sana parlak görünen de cehennemin dibi var!

Ah var, feryat var, darp var.
Taciz var, tecavüz var.
Cinayet var, azap var
Gülüm; zûlüm, ölüm var.

Ne varsa suç dediğin;
Hepsi var, fazlası var.
Arı yok, arsızı var.
Her türlü suçlusu var.

Şimdi görevin vaktidir ey yiğit Türk savcılar.
Böyle gelmiş böyle gitmez, bu zûlme göz yumanlar.
Devlet ferman vermez ise millet kendi ne yapar?
Kulak verin bu sözlere, meclisteki ulular.

Bir avuç şişko beyin gücü bizden fazla mı?
Koskoca Türkiye'nin sesi kısık çıkar mı?
Mazluma el vermemek, kaderine terk etmek;
Söyleyin efendiler bu Türk'e yakışır mı?

Üniversite öğrencisi burada çalışır beyler,
Zift gibi köpeklere meze yapılır beyler,
Çaresiz bir annenin yakarışıdır beyler;
Kurtarın bu insanları kurutun batakları!

Bir şerefsiz köpeğin karısını sattığı,
Naçar bir öğrencinin harçlık diye battığı,
Evladına bakmak için bir kadının yandığı;
Gayrimeşru paraya, canların satıldığı...

Kaldırın başınızı, kurutun bataklığı!

21. Yüz yılda böyle pislik olur mu?
Nerde kaldı şimdi hani insanlığın onuru?
Yakışır mı Ankara'ya ey koltuğa adaylar?
Bu yaraya çare yok mu Turgut, Mansur başkanlar?

Tayyip Amca sen kulak ver bari hezeyânlara,
Devlet baba! bir söz söyle Türk'ü bırakma orada.
Meral anne kurtar hadi kadının onurunu;
Özgür Özel sen de ses ver, şimdi çağdaşlık bu mu?

Ümit hoca, Sinan Oğan Türk'ü kirletiyorlar.
Türkiye'nin başkentinde, hiç de utanmıyorlar.
Hiç korkmuyor bu adamlar, korkular salıyorlar.
Bu cüreti, cesareti nereden buluyorlar?

Selam olsun Kütahya'ya; Vali Musa Işın'a.
Örnek olsun Türkiye'ye, en başta Ankara'ya...
Seksen milyon tek ses olup dur diyelim bunlara;
Bari bu kez birlenelim, bir ilk olsun bu çağda.

Ben söyledim, siz anlayın; beni utandırmayın.
Sürçü lisan ettiysem de, bunu şerre yormayın.
Ben bilemem derman kimde? Sözlerim çok açıktı.
Eh! artık sıra sizde; Yasama, yürütme, yargı...

Şahin Caner Aktaş
Kayıt Tarihi : 8.2.2024 22:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Gözden uzaklarda, izbelerde bulunan ve her türlü insanlık dramının, acıların yaşandığı ve insanlık suçlarının işlendiği pavyon ismi verilen bataklıkların; Sosyal medyanın gelişmesi ve yaygınlaşması ile birlikte, popülerlik kazanması ve dahi diziler aracılığıyla reklamlarının yapılarak topluma şirin yerler gibi lanse edilmesi, kültür maskesi takılarak Türk kadınlarına karşı doğrultulmuş bir silah, kurulmuş büyük bir tuzak haline getirilmesi neticesinde ülkemiz için adeta bir beka sorunu haline gelen bu bataklıkların ivedi şekilde kurutulması amacıyla Kannat önderleri ve Devlet Mekanizmasını harekete geçirmeyi hedefleyerek yazılmıştır. Pavyon bataklığı elbet bir gün kurtulacaktır. Onu kurutan...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!