Pencereden baktığımda görüyorum
Senin yüzün incir yaprağında
Senin ürkekliğin duvar üstünde yürüyen
Bir kedinin kıvraklığında
Aynada dururken görüyorum
Kırmızı öpüşün sol yanağımda
 
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir  ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...  
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...
Devamını Oku
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Geç kalmışlığı çok güzel ifade edilmiş... Devrilen şişelerde, doğan güneşte, yanaklarda incinen dudak yarasını, tam bulmuşken kaybedişin yalnızlığa mahkumiyeti ve üzüntüsü parçalar içleri ..Ama giden gitmiş bir kere...
Harika dizeler bunlar...Yüreğinize sağlık sevgili Yusuf Hayaloğlu...
Geç kalmışlığı çok güzel ifade edilmiş... Devrilen şişelerde, doğan güneşte, yanaklarda incinen dudak yarasını, tam bulmuşken kaybedişin yalnızlığa mahkumiyeti ve üzüntüsü parçalar içleri ..Ama giden gitmiş bir kere...
Harika dizeler bunlar...Yüreğinize sağlık sevgili Yusuf Hayaloğlu...
fazla zorlamamak lazım bazı şeyleri ,
ne anlıyorsak o okuyunca zevk alıyorsa birileri yeter
bütün şairlerin bütün şiirlerini seviyormuyuzki varmı böyle biri
Seni vefasız aşklara bırakıyorum Yüzümü kırılan bardaklarda ara Düşünme ben ne olurum Sanırım bi daha onarılmaz İncinen gururum başka ne denilirki bu güzel dizeler saygılarımla yıldırım şimşek
'seni kaybettim galiba
iki taşın arasında kaldım
bu benim hatam değildi
seni, ben çook geç tanıdım' harika mısralar kalemine sağlık usta nasıl böyle şirler yazıyorsun anlamıyorum ben varken, hep benden önce davranıyorsun canın sağolsun.
09.04.2007.Günün Şiiri....
09.04.2006.Günün Şiiri....
09.04.2005.Günün Şiiri...
09.04.2004...................................
Ne bu ya her yıl aynı şiir günün şiiri..!!!!!!!!
Kamera Şakası falanmı bu??????????
Günün şiiri bu mu?Umarım şaka değildir.
Yusuf Hayaloğlu nun şiirlerini beğeniyorum maalesef ve açıkça söyleyeyim ki bu aslında sevmediğim bir yanım.Ahmet Kaya yı da sevmediğim halde şarkılarını gizli gizli dinlerdim.Kendimle çeliştiğim iki isimdir bu iki kişi...
Çok güzel bir şiir,sade akıcı ve etkileyici
Usta köşeyi şereflendirmiş.
Saygılar....
Bu şiir ile ilgili 36 tane yorum bulunmakta