Seninle ilk karşılaştığım günü hatırlıyorum.
Kalabalığın ortasında bir an,
her şey sustu,
her şey durdu,
sadece sen kaldın gözlerimin önünde.
Gözlerin…
bir denizdi.
O denizde boğulmak istedim ben.
Hiç kimsenin görmediği bir dalga gibi çarptın bana,
hiç kimsenin duymadığı bir fırtına gibi içimi savurdun.
Bir gülüşün vardı,
bütün karanlıkları yıkan.
İlk defa o an anladım;
insan bazen tek bir bakış için
ömür boyu yanmayı göze alabiliyor.
Ben yanmayı seçtim.
---
Günler geçtikçe sen büyüdün içimde.
Kelimelerim çoğaldı,
hayallerim genişledi.
Seninle her şey mümkündü.
Bir ev kurduk hayalimde:
kapısında senin ayak izlerin,
mutfağında senin kahkahaların,
salonunda bizim fotoğraflarımız.
Bir masa vardı;
üstünde ekmek,
yanında çay,
ve tam karşımda senin yüzün.
Dünyanın en büyük servetiydi bu bana.
Bir çocuğumuz olsun istedim…
Senin gözlerini,
benim kalbimi taşıyan küçük bir mucize.
Onu birlikte büyütelim,
senin ellerinde büyüsün,
benim dualarımla uyusun.
Bütün gelecek,
bütün umut,
bütün güzellik
seninle anlamlıydı.
Benim tek yolum sendin.
---
Ama yollar bazen susar,
bazen kalplerin dili değişir.
Sen değiştin.
Bir sabah uyandım
ve gözlerinde ben yoktum artık.
O gözler ki
benim bütün evim,
bütün dünyamdı…
Artık yabancıydı bana.
Sana dokundum,
ellerin soğuktu.
Sana baktım,
bakışların kaçıyordu.
Sana "seviyorum" dedim,
sesin titredi,
gözlerin sustu.
Sonra öğrendim.
Adını bile bilmediğim birinin omuzunda
unutmuşsun bütün sözlerimizi.
Geceleri bana anlattığın düşleri
bir başkasının kulağına fısıldamışsın.
Benim için yazdığını sandığım
şarkıları
başkasının gözlerine söylemişsin.
O an öldüm ben.
Bir insanı öldürmek için
bıçak gerekmezmiş.
Bir ihanet yetermiş,
ve sen bunu benden esirgemedin.
---
Şimdi odam bomboş.
Bir zamanlar bizim gülüşlerimizle dolu olan duvarlar,
şimdi sadece sessizliğin yankısını taşıyor.
Fotoğraflara bakmaya cesaretim yok,
çünkü her karede ben değil,
artık kaybettiğim sen varsın.
Yastığım,
gözyaşlarımdan ıslak.
Her gece uyumadan önce
bin kere ölmek gibi bu yalnızlık.
Sabah olduğunda güneş doğuyor belki,
ama içimde hiç ışık kalmıyor.
Sokaklarda senin adını arıyorum.
Bir kafede senin kahkahanı,
bir şarkıda senin gözlerini,
bir rüzgârda senin kokunu.
Her şey sen,
ama sen hiçbir yerde yoksun.
Sensiz geçen her gün
bir ömür kadar uzun.
Ve ben o ömürlerde
her seferinde yeniden gömülüyormuşum gibi.
Gidişin bir bıçak oldu kalbime.
Çıkmıyor,
çıkarsa yaşayabilir miyim bilmiyorum.
Belki de bıçakla yaşıyorum artık,
acıya alışarak,
yaraya sarılarak.
Diyorlar ki:
"Zaman iyileştirir."
Hayır.
Zaman, yaranın kabuğunu kalınlaştırıyor,
ama içi hep kanıyor.
Bir dokunsalar,
bir hatırlatsalar,
her şey yeniden açılıyor.
Sana kızamıyorum.
Belki de en büyük lanetim bu.
Beni öldüreni hâlâ sevmek.
Hâlâ senin adını dua eder gibi fısıldamak.
Hâlâ senin hayalini
yanı başımda hissetmek.
Ben sana ömrümü verdim.
Sen bana yarımı bile çok gördün.
Ben seni gökyüzüm yaptım.
Sen beni karanlığına gömdün.
---
Şimdi biliyorum.
Bazı aşklar tamamlanmaz,
bazı yaralar kapanmaz,
bazı insanlar unutulmaz.
Sen benim en büyük yangınım,
en derin yaramsın.
Ben senden geriye kalan külle yaşıyorum.
Her nefesim,
biraz daha yakıyor beni.
Biliyorum,
dünya dönmeye devam edecek,
insanlar gülmeye,
hayat sürmeye devam edecek.
Ama ben…
ben hep yarım kalacağım.
Çünkü sen,
benim yarım kalan şarkımsın.
Bitmeyen cümlemsin.
Kapanmayan defterimsin.
Ve ben,
ömrümün sonuna kadar,
seni unutmadan,
seninle yanarak,
ama sensiz kalarak yaşayacağım.
Kayıt Tarihi : 27.10.2025 04:27:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Anlatılmaz okunur




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!