İhtiyarlık çökünce, buruşmuş yanakların,
O neşeli halinden kaybolmuş şakrakların,
İşte geldi sonbahar dökülmüş yaprakların,
Bülbül artık ötmüyor, ördeği yok, kazın yok.
Nerde senin gülşenin dökülmüş yaprakların,
Hazan olmuş baharın kurumuş toprakların,
Üzüntüden kederden kalmamış şakrakların,
Son baharda inlersin baharın yok yazın yok
Yakınların dostların, gözyaşını silseler,
Seni güzel anlayıp, her halini bilseler,
O kınayı dilleri, dilim dilim dilseler,
Boşa geçti seneler, bu gün bile hazin yok.
Gençlik sermayesiyle, atıp tutup çağladın,
Tövbe ettin kaç defa, bencil nefsi dağladın,
Hatırladın günahı Rabbe ümit bağladın,
Yüreğinde tekleme, normal nabız hızın yok.
Haksızlığı görünce sel olup da taşarsın,
Bazen zikir çekersin aşka gelir coşarsın,
Anne, baba, hasreti rüyalarla yaşarsın,
Bak boşaldı odalar oğlan evlat kızın yok.
Göremedin gerçeği, bu hayatın başında,
Yazık şimdi anladın; ihtiyarlık yaşında.
Kılınacak namazın, bir musalla taşında,
Harcadın paraları kefeninin yok bezin yok.
İçin için yanarsın ateşin var, duman yok,
Hazan mevsimi gelmiş, kaybedecek zaman yok,
Tövbe et be HAYRETİ, Azrail’de aman yok
Kaybolacak mezarın, taş üstünde yazın yok.
Kazim ÖZGÜR 02/EKİM/2010
Kayıt Tarihi : 5.12.2010 20:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!