Üç kıtaya yayılmıştı bu millet,
Başlarına musallat oldu illet.
Dört bir taraftan yaptılar zillet.
Parçalandı ülke, kaldı Türkiye…
Milletim defetmişti düşmanı,
Çifte minareli medreseyi gezsen,
Sanatın taşa işlendiğini görürsün,
Buradaki her dershaneyi gezsen,
Hocalara sonsuz saygıyı görürsün,
İlk görev yerim Şanlıurfa,
Eskiden duman yayılırmış etrafa.
Şimdi kupkuru hiç kalır mı ağaç?
Tabi kesilirse başta olur mu saç.
Çiğ köfte için arkadaşlar toplandı,
Sami Hocanın evi, iş için iyi alandı.
Tabi ki buradaki çığ köfte bahane,
Sohbet,kaynaşma,hoşgörü şahane.
İnsan yaz günü serinlik arar,
Serin yer nerede diye sorar,
Yaylaya gidemediğin zaman,
Çınaraltında serin hava var.
Doğal olan yerde, serin eser.
Her akşam bir yıldız çıkar karşıma,
Akşamın ilk saatinde merhaba der.
Parlak ışığını vurur sofradaki aşıma.
Ayrılmak istemiyor gibi yavaş gider.
Bir gün sordum nereye gidiyorsun?
Mustafa Kemal önderliğindeki bu ordu,
İtilaf devletlerine verir mi güzel yurdu,
Kenetlenip beraber olduğunuz sürece,
Elbette boş yere ürer elin çakalı,kurdu...
Boğazdan geçmekti düşmanların derdi,
Çocuklar çevreye, aileye neşe katar.
Durmaz, koşar,oynar,yorulur,yatar.
Kaygı yok ki üzerindeki sıkıntıyı atar.
Çevreye bak kaygısız çok çocuk var.
Çocuk deyince oyun geliyor aklımıza.
Cumhuriyetten önce padişahlık vardı,
Padişah ne isterse, istediğini yapardı.
Egemenlik duygusu tüm ülkeyi sardı.
Atatürk Meclisi açarak bunu başardı.
23 Nisan 1920 tarihinde,
Renkli resimleri istemem artık,
Siyah beyaz kapını çalıyor tık,
Haydi kapını bu portrelere aç,
Hormonlu olanlardan bıktık...
..............................................



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!