İhlasa katkı farz
İhlasa katkı farz kestiği kurbanını Allah kabul etmeyecektir İhlas için canından cananından geçemeyenin O da KABİL...Kıyma hayvana
Kurban keseceğine kendini kurban et...Eski bir ayakkabını kıbleye çevirdin engel olanı yok etmek için kurban ol.İhlasa katkı bunda
Kabilin kurbanı neden kabul olmadı mı.İhlas kymeti denkleme ihlas girerse o denklem kıymetlenir...bin kurban keseceğine bir saatini kurban et...
Adam hamile hayvanı kurban ediyor Allah kabul etmesin...Kabilin kurbanı kabul olmadı ihlasa katkılılık amaç olmalı..
Bir yaşlı hayvanı damgala ve kimse çalıştıramasın bu iyiliğin onu kesmekten daha ehvendir ihlasa katkılıdır.İhlas mı amaç
Hz muhammed boğazladı ben de boğazlarım hayvanı deme her hikayenin cüz'ü o hikayede kıymetlidir.Et yesin insanlar hikmetli iştir boğazlamak de...hz muhammede benzemk hz muhammede asiliktir belki...Ölçü ihlsa katkı...hz Muhammed ölçü mü...Ölü Allah...esmaya katkı ölçü Pegamberlik oğul gibi kıymetli ama hz isaya oğul dersen şirk oluyor...peygamber kim oluyor ölçü tek Allahtır..sunnilik ölçü mü Allah ölçü ihlasa katkı ölçü...asi olun artk sunniliğe değilse müşriksiniz kiliseden yok farkınız...mürşidim kurtarır diyn...bu kafa şirk kafası Allahı ölü ala bu ilke mürşit tek...
Türkler Allaha yaklaşmak için adadıkları bir hayvanı damgalayıp serbest bırakırlardı.kimse sahiplenemezdi çalıştıramazdı o hayvanı
Savaşta şehit olmaktan daha ihlasa katkılı robot veya insansız silah satın almak-üretmek.Şehit olmak kıymetli değil çok hikayede
O hikayeden koparırsan sudan çıkan balığa dner kurbanı kesme...ihlasa katkı hikmete katkı esmaya katkı ölçü hz Muhammed kim ki ölçü olsun...Ölümlüden yaradlandan ölçü olmaz...ama 9 yaşındaki aişe ile evlendirmek işinize geldi ve b iddiayı savundunuz şte kilise gibi o göklere çekild ölmedi hiç ölüm tatmayacak da deyin hz Muhammede...şirk kafalısınız...benzetin değiştirinpeygambernizi..peygamberliktir "oğul olmak makamı..."ve her ırktan peygamber var "el-Hkim olan"Arab ben eygamber orkındanım "derse ben de de...istiyor her ırkın ferdinen "o Hakim...... kilise beyni bu...
Kurban anlayışı olmasına rağmen insan kurban etme adetinin olmadığı milletlerden biri Türklerdir.Her hikayede kurban cüz'ü aynı mı
Kurban yetiştirme adeti olan toplumlar vardı. İnsanlar bebekken ya da çocukken yani günahsızken kurban olarak adanırlar, mabetlere
Horozdan kurban olur mu olmaz ama kazançı büyük our keseceğn kurbanın kazancından...ihlastır kıymetlendiren ...
Kastlara bölünmüş toplumlarda kurban sadece bazı kastlardan olabiliyordu. ‘’Kurbanın kabul edilmesi için değerli olması gerekir
Kendi evlatlarını kurban eden toplumlar olduğu gibi savaşta elde edilen esirleri kurban etmek için muhafaza edenlerde vardı
Gelin görün ki insanlar herşey gibi kurbanı da dejenere ederler.Çok arzulanan istekler için insan kurban edilmeye başlanır.Depremler azalsın kurban adayalım ...dedik.Depremden büyüktür felaketçe ihlassız nesil yetiştiriyor medyamız okullarımız...
Kurban kavramı Hz. Ademden beri var. Kutsal kitaplara göre Habil ve Kabil Allah’a kurban takdim ederler.
Sunnilik arabçılık için oluşturulmuş ayetleri-hadisleri icmaları budadılar.Rabçı olsalar ne istiyorlardı nesh ettikleri o Ayetten o Hadisten...
Günah işleyen tevbeden de kaçarsa Mürteddir...Mezhebinden tevbe et.İhlascı ol ihlasa katkıcı ol esmaya bile bu sebeble katkılı ol...şerefsize siyaset öğretme...Öğretmek kutsal deme...İntihar eder ihlastan başka bir şşeye kıymet veren siyaseti de ekonomiyi de şarkı söylemeyi de oyunculuğu da teknolojiyi de şerefsize değil ihlasa kendini adayana öğret...
Hz Aişeyle 9 yaşında evlendi de ama her hikayenin bir cüz'ü kendinde güzel.Herkes evlenebilir deme.Sunniler KAFİRSİNİZ tevbe edin
Hikayeler benim mürşidim de peygamberim de cebraim de...sıhhat konusunda bile...Asiliği denklemi çözen anlar.Hikayeler tek ölçü.B kan grublu kaçsın şu besinlerden kırmızı et,deniz ürünleri,mısır baklagiller...
Kötülükler hoş...de tevbeden kaçmaktır tek kötülük.Kötülük hikayelerinin öğretisi bu sebeb Allah.vah,ilham belli.Kur'an da...
Kötüye-kötülüğe değil tevbe etmediğine kız şeytanı taşlamadığına şeytanlığı taşlamadığına kız.Tevbede kazanç.İhlasda kazanç...var
Yeni dünya kuruluyor...Trampla olalım...devletler bile parçalanacak ve silinip ççöpe atılacak kolaylaştı artık bu...yeni dünya uğruna kolaylaşacak bunlar...CHP li görülüp Kurnazlar CHP yi parçalayacaklar.Başaracaklar bunu
Görülen köy kılavuz istemez...CHP üçe üç sene sonra 30'a bölünecektir...çöpe gidecek emeklriniz Arab vehhabiliğe harcadı petrol parasın İran şiaya harcağı petrol kazançlarını yani çöpe gitti...Yeni dünya kuruluyor çünkü artık...
De ki:“Benim namazım, bütün ibadetlerim,hayatım ve ölümüm, varlıkların sahibi olan Allah içindir.(6/162)
Yeni dünya kuruluyor...küresel güç yeni dünya oluşturuyor ..."Öf deme babaya"diyenleri dinleme.Pezevenk taşlar gibi taşlanacak baba var.Kur'anın her ayeti bir hikayenin cüz'ü.Çarpılmazsın...Sunnilik 1400 yıldır bölgemizde kan akıttı artık yeni dünya kuruluyor...ve nüklerli güçler bu dünyayı kuracaklar...sunnilik-şia ve ırkçılıklar nüklerle yok edilecektir...nüklerli yeni dünya oluşuyor artık...Hukukcu bir dünya olacak bu...ne hindin ineği kutsallığını koruyacak nede benzerleri...zaten ihlaslı olmaktaydı kıymet Allahçı Rabçı olmaktaydı kıymet...İnekçilik olmayacak yeni dünyamızda...
Dışpolitikada trampçıyım çünkü Şara da Trampçı-Aliyevciyim...ABD ci değilim Bidencilik bana ters.Hinduculuk da ters Pakistancıyım yeni dünyayı Trampla kuralım Bidenle deccalle değil...
(Maide/27﴿Onlara Âdem’in iki oğlunun haberini gerçeğe uygun olarak anlat: Hani ikisi de birer kurban sunmuşlar, birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, diğerine, “Andolsun seni öldüreceğim!” dedi. O da dedi ki: “Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder.
Tefsir (Kur'an Yolu)
Sözlükte “yaklaşmak, yakın olmak, Allah’a yakınlık sağlamaya vesile kılınan şey” anlamlarına gelen kurban kelimesi, dinî bir terim olarak, “ibadet maksadıyla belirli vakitte belirli şartları taşıyan hayvanı usulünce kesmek veya bu şekilde kesilen hayvan” demektir. Kurban kelimesi Kur’an-ı Kerîm’de üç yerde geçmektedir. Bunlardan birinde İsrâiloğulları’nın herhangi bir peygamberden mûcize olarak istedikleri ve (gökten inen) ateşin yakacağı bir kurbandan (Âl-i İmrân 3/183), konumuz olan âyette Hz. Âdem’in iki oğlunun Allah’a takdim ettikleri kurbandan söz edilir; üçüncüsünde ise kelime, müşriklerin Allah’a ortak koştukları tanrıları “yakınlık vasıtası” kılmaları anlamında kullanılmıştır (bk. Ahkaf 46/28).
Tarih boyunca bütün dinlerde Tanrı’ya kurban sunma uygulamalarının bulunduğu tesbit edilebilmekte; fakat kurbanlıklar, kurban sunma şekilleri ve amaçları bakımından farklılıkların bulunduğu gözlenmektedir. Başta tahıl olmak üzere bir kısım bitkiler, para ve hayvanların kurbanlık olarak sunulduğu hatta insanların kurban edildiği görülmektedir. Hac sûresinin ilgili âyetinden (22/34-37) ilâhî dinlerin hepsinde “ibadet amacıyla hayvan kesme” anlamında kurban ibadetinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan Yahudilik ve Hıristiyanlık’ta ise kurbanla ilgili değişik anlayış ve uygulamalar vardır. Bu arada Hıristiyanlık’ta Hz. Îsâ’nın çarmıha gerilmesi, kurban kavramına özel bir anlam katmakta, insanoğlunun günahına karşılık Tanrı’nın Hz. Îsâ’yı feda ettiğine inanılmaktadır. Bu inancın, insan için insanın kurban edilmesi anlamını içermesine karşılık Kur’an-ı Kerîm’de Hz. İbrâhim ve oğlu Hz. İsmâil’in Allah’ın buyruğuna gönülden teslim olma konusunda verdikleri başarılı sınava değinildikten sonra ilâhî bir armağan olarak gönderilen hayvanın boğazlanmasının istendiği bildirilmiş, insanın kurban edilmesi anlayışı kabul edilmemiştir (Sâffât 37/102-107).
İslâm’da, kurban bayramında kurban kesmenin dinî bir hüküm oluşu kitap, sünnet ve icmâ ile sabit olup, hicretin 2. yılında konulmuştur. Ancak, bu ibadetin fıkhî açıdan nitelendirilmesi hususunda görüş farklılıkları vardır: Dinen aranan şartları taşıyan kimselerin kurban bayramında kurban kesmeleri Ebû Hanîfe’ye göre vâciptir. Çoğunluğa göre ise müekked sünnettir. Ebû Hanîfe ve aynı görüşü paylaşanlar, konuyla ilgili hadislerin yanı sıra Kevser sûresinin 2. âyetinde geçen “... Kurban kes” emrini de delil olarak getirmişler; ancak, âyetin sübûtu kati olmakla birlikte delâleti zannî olduğu için kurban ibadetinin vâcip olduğuna hükmetmişlerdir. Ayrıca Sâffât sûresinin “Biz, (oğlunun canına) bedel olarak ona iri bir kurbanlık verdik” meâlindeki 107. âyeti de kurban ibadetinin meşrûiyetine delil olarak gösterilmektedir. Kur’an-ı Kerîm’deki bu delillerin yanı sıra Hz. Peygamber’den “şartları uygun olanların kurban kesmeleri gerektiği” yönünde çok sayıda hadis rivayet edilmiş olması ve Hz. Peygamber’in bu konuya önem vererek kurban bayramında kurban kesmeyi ihmal etmemesi bu ibadetin vâcip olduğunu gösterir (kurban kesmenin önemi hakkındaki hadisler için bk. Ebû Dâvûd, “Dahâyâ”, 1; Tirmizî, “Edâhî”, 18-22; Nesâî, “Fürû ve’l-atîre”, 1; İbn Mâce, “Edâhî”, 2; Müsned, II, 321).
Kurban kesmenin sünnet olduğu kanaatini taşıyan bilginler ise, bu görüşlerine Hz. Peygamber’in şu meâldeki hadisini delil gösterirler: “Zilhicce ayının onuncu günü girip de biriniz kurban kesmek isterse, ne kıllarından ne de tırnaklarından bir şeye dokunmasın (onları kesmesin)” (Müslim, “Edâhî”, 39-41; Ebû Dâvûd, “Dehâyâ”, 3). Bu bilginlere göre hadisteki “biriniz kurban kesmek isterse” ifadesinde yer alan “isterse” kaydı kurbanın vâcip olmayıp şahsın iradesine bırakılmış olduğunu gösterir. Yine bu bilginlerin kanaatine göre Hz. Peygamber’in kurban kesmeyi hiç terketmemiş oluşundan ve kurban kesmenin faziletiyle ilgili hadislerinden, bu ibadetin vâcip değil sünnet olduğu sonucu çıkarılabilir (kurban hakkında bilgi için bk. Beşir Gözübenli, “Kurban”, İFAV Ans., III, 94-105). Kurban bayramında kesilen kurban dışında, adandığı için vâcip olan veya Allah rızâsı için (nâfile olarak) kesilen kurbanlar da vardır.
Yüce Allah önceki âyetlerde özellikle Medine yahudileri için ibret olsun diye Hz. Mûsâ ile kavmi arasında geçen bazı olayları anlattıktan sonra bu âyetlerde de yine ibret ve nasihat olması için Hz. Peygamber’e Âdem’in iki oğlu hakkında bilgi vermesini emretmiştir. Çünkü yahudiler Resûlullah’a karşı aşırı derecede kıskançlık gösteriyor ve haksızlık ediyorlardı. Yüce Allah, kıskançlığın işi nereye kadar götüreceğini göstermek maksadıyla bu tarihî bilgiyi vahyetti. Çünkü Âdem’in oğullarından biri kıskançlığı sebebiyle yeryüzünde ilk defa kan dökerek kardeşini öldürmüş, insanlık için kötü bir çığır açmıştı. Bu vesile ile yüce Allah’ın İsrâiloğulları’na yazıldığını, yani yasa olarak konulduğunu bildirdiği “Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olmaksızın kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur” ifadesi insan hakları konusunda evrensel hüküm niteliği taşımaktadır.
Rivayete göre Âdem’in iki oğlu Hâbil ile Kabil arasında bir ihtilâf çıkmış, babaları her ikisinin de Allah’a kurban sunmalarını, hangisinin kurbanı kabul edilirse onun haklı olacağını söylemişti. O zaman gökten inen bir ateşin kurbanı yakması, kurbanın kabul edildiğini gösteriyordu (krş. Âl-i İmrân 3/183). Sunulan kurbanlardan Hâbil’inki kabul edildi. Kıskançlığı yüzünden bu durumu içine sindiremeyen Kabil, kardeşini öldürdü (İbn Kesîr, III, 76).
Olay Tevrat’ta da anlatılmakta, ancak Kabil’in ismi Kain olarak geçmektedir (Tekvîn, 4/1-16). Olayın ve kişilerin efsanevî olduğunu söyleyenler olmuşsa da bu görüş Kur’an ve Tevrat’ta anlatılanlara aykırıdır. “Kitâb-ı Mukaddes’te ve Kur’an-ı Kerîm’de yer alan bu kıssaya benzer bazı unsurların eski medeniyetlerin mitolojilerinde de bulunması, bu kıssada anlatılanların efsanevî olaylar ve kişiler olduğunu göstermez. Aynı hadisenin uzun tarihî seyir içerisinde çeşitli çevre ve kültürlerde farklılık kazanması tabiidir ve bu değişik varyantların temelde mevcut bir tarihî hadiseye bağlı olduğunu gösterir ki ilâhî dinlere göre insanlığın başlangıcı, söz konusu kıssa kahramanlarının da atası olan Âdem ile Havvâ’dır. Kıssanın Tevrat’taki şekli Kur’an’a göre çok ayrıntılıdır ve muhtemelen kutsal metin yazarı ulaşıp derleyebildiği çeşitli rivayetleri ve farklı unsurları hikâyeye katmıştır” (Ömer Faruk Harman, “Hâbil ve Kabil”, DİA, XIV, 376-378).
Tâbiînden Hasan-ı Basrî ve bir kısım müfessirlere göre burada anlatılanlar Hz. Âdem’in kendi oğulları değil, İsrâiloğulları’ndan iki şahıstır. Bütün insanlar Âdem’in soyundan geldiği için bu iki şahıs da Âdem’in oğulları olarak anılmışlardır (İbn Kesîr, III, 85). Bu iki kişinin şahsında İsrâiloğulları’nın taşkınlıkları, bazı kötü huyları, özellikle kıskançlıkları anlatılmaktadır. Nitekim bu yüzden İsrâiloğulları’na bir canı öldürenin bütün insanları öldürmüş gibi sayılacağı bildirilmiş ve katillerin cezalandırılması emredilmiştir. Ancak bu yorum âyetteki diğer bilgilerle uyumlu görünmemektedir. Zira daha sonraki âyetlerde bildirildiğine göre bu iki kardeşten biri diğerini öldürmüş, fakat naaşını nasıl gömeceğini ancak bir kargadan öğrenmiştir. Oysa İsrâiloğulları zamanında ölünün nasıl gömüleceğinin bilinmemesi mümkün değildir.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 251-254
Hamdi Oruç
Kayıt Tarihi : 10.6.2025 17:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!