Yitirdim güneşe inancımı.
Doğmuyor hiçbir gün, gri silüetler ardından.
Yeniden yinelemiyor,
Hani o ilk ışığı görünce
İlk savaş narasını atan,
O ilk kuşun her şafakta yinelenen,
İlk yaşamak devrimi.
İşte yaşam kavgası,
İşte aydınlık savaşı.
Hani o hep manipülatif motivasyonlu aydınların,
Daha henüz; şarküteri kokusuyla ıslanmış dilinden duyduğunda,
Kulaklarında bir ince manik depresifliği,
Bir dolgun, tatlı tebessümü (acının değil, saygın adamların)...
İşte onu yaratan şey;
Evet, o seni aratan şey...
Ne bulacaksın?
Tam demli bir kan kırmızı bardakta,
Bir ince belde, boğulduğun kaynar denizi
Karıştırmakla mükellef olan, ucu kalpli,
Paslanmaz çelikten, metalik gri bir parmaklık tanesinde mi?
Uzatmayalım...
Sahte bir bilinçle donatılmış ve aslında dolandırılmış,
Anatomik olarak omurganın üstünde, yaşadığın coğrafyanın cehaleti sebebiyle,
Sosyokültürel olarak iki kasığın arasında,
Bir aşure kazanıyla,
Kendini kendi yalnızlığına terk etmiş ve düşünceli bir şekilde,
Tekel ürünlerinin cehennem tedarikli olmasından dolayı, ateş pahası olma sebebiyle;
Çay içiyorum.
Güray ÖzçiflikçiKayıt Tarihi : 9.7.2025 14:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!