Sen suskun bir şehrin
en tenha merkeziydin.
içimden bihaber, güya entel bir elittin
sessizlik sözüm ona asaletiydi içimin…
oysa sessiz içim ne diyordu biliyor musun ?
içim ne diyordu tam orda
her ne kadar dışım, gerçeklerden kaçsada
kaldığım alt sınıf yıldızsız otel odalarında
her an yanlış anlaşılabilirim bir polis baskınında,
hep gezindiğim hırsız dışarılarda
perili dar sokak aralarında
bir araba, bir kaç serseri, hadi sende dinle !
motordan çok, müziklerinin sesi hep sonda,
ve çakma saatlerin bozuk yelkovanında
yinede umudu düşlerken gecenin en ıssızında
sokak köpekleri dolu terkedilmiş çöp parklarda
alışmıştım görmeye kutu toplayan çocuklara,
edebiyat yapasım var sanki gene,
canım mı sıkılıyor ne yine,
bildiğin tam bir avareyim avare
dönüp dönüp dolaşıyorum karanlıkta ve gün içinde,
muştam ve en tehlikeli yalnızlığım elimde,
çizgilerini saydığım yollarda,
kare kare döşenmiş kaldırımlarda
sayfalarını çevirip okuyamadığım kitaplarda,
vaktime amaçsız bir kurşun sıkarken,
yani saatler su gibi kayıp gidiyorken
bir uzaklaşma isteği sinsice hala sesleniyor,
“bu karanlık henüz erken”
içim ne diyordu biliyor musun, içim ?
içim taş kaynayan tencereydi ocakta,
anlaşılmamak bir yalnızlık işareti hemde ne biçim ?
bu yüzden taş kaynıyor tencerem sobada,
açlığını avutan, kendini kandıran
içim, ayağı çukurda bastonluya 70’lerinde
belki 75’lerinde, bakma saçım sakalım simsiyah daha,
kızma artık bana, bağırma dışarı, yalnızlık, hayat…
bakma güneş vurmuş tenime
yüzümde ki yanık, yanağımda ki kırmızı
ha güneşten, ha ayazdan ne farkeder, sus,
ne farkeder mevsimler sana bana, duy yalnızlığı,
içim eksi 10 derece hep, içim belki hep eksi 20 üzeri,
hep Sibirya, kutuplar, hadi dinle içim, yapayalnızlığı…
23.02.2025
Seydi Turğut
Kayıt Tarihi : 23.2.2025 22:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!