böceği tutan, suyu salan dağ
dağda yuvarlanan taş
toprağına sahip çıkan ağaç
ağaçta ip atlayan sincap
şarkı söyleyen, ağıt yakan kuş
kayaya saklanmış karınca
bakmayalı çok oldu, gökte yıldızlar var mı
ayak çıplattığımız dere hala akar mı
hanidir kuş türküsü girmiyor evimize
gürültüyü değiştik kendi seslerimize
bir göçebeyim ki
çadırım dikiş tutmaz
kazık çakmayı bilmem
tanırım rüzgarları
her gün savururum kendimi
acının ve hüznün yurtlarına
kendimi terkettim bir hazan günü
varım yok; yokumla ben sana geldim
renk bilmez göz nasıl görsün önünü
gözümden vazgeçtim sana yöneldim
ah çekerek yüzüme ellerimi
gazeteleri konuşuyorsun
ajansları, muhabir sayıklamalarını
küpür kesiyorsun ilgi kuruyorsun
kahrediyorsun borsa sarpa sarsa
sübvansiyonlara seviniyorsun
kredileri, ihracatı, benzini
Bilsen ne yalnızım
en koyu sohbetlerin ortasında
Tokalaşırken şakalaşırken
aklımda yığınla isim taşırken
bir bilsen ne yalnızım
aşk! ey aşk!
üstüme üstüme yürü, bana sataş
düzenimi boz, tersyüz et beni
özenle ördüğüm duvarları yık
ve bul altındaki adamı kurtar
benim yalanlarımı nerde duysan tanırsın
kulak ver, gerçekler yorduğunda inanırsın
kaçamam, her ne yana gitsem bulursun beni
ardımsıra kanımı ayak izim sanırsın
kara göründü
kara göründü
ey karar verenler boyun eğenler
imza atanlar form dolduranlar
namuslular namussuzlar
toprağını kaf dağından taşıttım rüzgarlara
kovalar koydum sert kayalara çarpan edalı bulutların altına
suyunu sırtımda taşıdım
kalbimi bileğime sardım çamurunu kardım
kuş kanadıyla yonttum taşını
köşk diktim kalbimde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!