Yalnız olanı sevmiyor bu cemiyet be madam…
Yahut yalnızlığı sevmiyor yalnız kalmayı hep özleyenler….
Yalnız kalamadıklarından mıdır bu yalnız kalanlara karşı bu antipatik giydirmeler….
Yalnızlık sevilmez mi madam,
Misal Yağmur, Tabiat ananın alın terisin sen, ve taneciklerin bana değerken ki sesinin yankısı ben en çok yalnızken duyabiliyorum.
Neyin yazgısı bu söylenenler. Yahut ta birazdan söylenecekler…
Sanki madam , seslerin manasındaki har sönük, seslere biçilmiş kaftanın her yanı sökük…
Seslerimizin çıplaklığı dahi kurtarmıyor düştüğümüz yavanlıktan hatta çirkinlikten. ..
Çok değer verdiğim seslere sırt döndüm gayri…..
şimdi tüm seslerden ari bir masanın eksenine yine kelimeler saklamak istiyorum.
Eveeeettt!!!!
Tanrının duvar yazılamalarına malzeme olmuş pörsümüş ömrüm….
Ömrüm de , ömrümü kaleme alanda hep bilin(e)meyeceksiniz maalesef.
Karşılaşırsak şayet bir gün bir yerde, sizi tanıyamadığıma üzülürüm,
Hiç beklenmedik yerde çıka gelen nöbetler,
Birde zorunlu hizmetler,
Rızaya hilaf yahut kabil, ilişkilerin düşüp kalktığı,
uyku tutmuyor be çocuk
bak o da tutunamıyor bana,
tutunamadık birbirimize ve unutamadık birbirimizi.
bak çocuk,
DİKKAT…DİKKAT….
Edebiyatımızın ve dilbilgimizin büyük öğesi gizli özne bugün tümleç dolaylarından karşılıksız aşk yaşarken, sözde bir özne tarafından belirtisiz bir nesne ile öldürülmüş ve gencecik ömrü fiillerinden kopartılmıştır.
Cenazesi uygun bir zaman zarfında, sahipsiz asri yazarlıklara gömülecek olup,
Üşümek
Ne yazdımsa dönüp bir önceki yaşanmışlığa baktım.
Üşümek yazdım misal ve geçmişin o sahte yanılsamalarına döndüm.
Dönüp baktıklarım ve yansıyanlardan gördüklerim; Sahteydi.
Sonra bu cümle yanlış mı oldu diye sordum, geçmiş olan gerçek; dönüp bakmak mıydı sahte olan.
Sahte olan, benim bir limanmış gibi bakma eylemim belki de.
İhtilaf zamanı geldimi mi çözebilmeli insan kendini kendinden.
Kaçabilmeli kendinden,
KENDİNDEN KAÇMASINI BAŞKASINDAN KAÇIŞ DİYE YORMAMALI BAŞKALARI.
kendinin başrol olduğu
filmini yakabilmeli,
yosun içinde her bir kelime, neçe zaman olmuşta girmemişim alfabeye...
kaygılı bir titreme içinde dokunsam harflere,
kayganlığından düşüyorum öyle derinlere.
düştükçe nasır tutuyor tümcelerim.
ve tedavisi yok diyor dilin bilgesi...
Tanrı hangi ara düşer dara, açar dünya bağrına bir yara…
Tanrı ne zaman bir derman arar, dünyanın bağrını yarar…
her insan bir yaradır dünyaya atılmış
Kendime iliştirdiğim betimlemeler, bu aralar nedense daha çok tanrıya yük bindirdiğim anlamlardan alıyor menşesini.
Mesela elinde hep bir falçata ile gezen bir tanrıyı düşünün.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!