Belkide...
Belkide aşklar gizli saklı olmalı.
Çünkü ortaya çıktığında, ya karşılıksız oluyor, ya kavuşamıyorsun yada kavuştuğunda değerini bilmeyip ayrılıyorsun. Seversen gizli saklı seveceksin. Yüreğinde büyüteceksin aşkını, sığmayacak, taşacak ama tek sen bileceksin. Çünkü; başkaları da bildiğinde, başkalarına anlattığında aşkın anlamı azalıyor, yükü hafifliyor, aşkın azalıyor.
Belkide aşklar gizli saklı olmalı.
Aşkın ilk günkü saflığını koruyabilmeli. Hiç kimseden habersiz tek başına yaşamalısın, acısını, sevincini, hasretini...
Yorgunum,
Göz kapaklarımın ağırlığını kaldıramayacak kadar.
Yaşamaktan, insanlardan, hayattan,
Yorgun düştüm.
Bir ölü gibiyim,
Gözlerimi kapatabilsem,
İnsan kendi gerçeğini yaratmadan yaşayabilir mi? Ben yaşıyorum galiba. Sanki her şey sahte geliyor bana. Her şey yalan. Hiçbir şeyi kendi gerçeğime uyarlayamıyorum. Kimin yanında gerçeğim, kimin yanında sahte, ayırt etmekte zorlanıyorum artık. Sadece yalnızken gerçekliğimle aramda bir engel kalmıyor galiba. İnsanların yanındayken, gerçekliğimi görmelerini engelleyecek bol bol tebessümler ediyorum. Çokça kahkahalar, birazda üçüncü sınıf esprilerle gerçek benliğimi görmelerini önlemeye çalışıyorum. İnsanların yanında yalandan ibaretim sadece. Aslına bakarsanız, gerçek beni bile bilmiyorum. Bulamıyorum kendimi.
Kimim ben?
Ne kadar sahte?
Ne kadar gerçeğim?
Kendi benliğimde kaybolmuş durumdayım. Kendi gerçekliğimi yaratmakta sıkıntı çekiyorum. Çünkü şuan yaşadığım hayatın, ne tarafı gerçek, ne tarafı sahte kestiremiyorum. Gerçek ve yalan arasında bir yerlerde sıkışıp kalmışım.
Belki baştan aşağı yalandan hayat kurmuşumdur kendime.
Hani hep unutmak için uğraşırız. Unutmakla her şey bitecek sanırız ya. İşte bende öyle sanmıştım. Unutulmuyor hiçbir zaman bu bir gerçek. Ama en kötüsü de zamanla alışıyorsunuz her şeye. Önce yokluğuna. Sonra terk edilmenin verdiği acılara ve en son olarak da onu başkasının kollarında görmeye alışırsınız.
Bunlara alıştıktan sonra hiçbir şey hissetmiyorsunuzdur. Eskiden adını andığınızda yanarken içiniz, resmini gördüğünüzde dalarken maziye, başkasının kollarında görünce ağlarken, gizli gizli, zamanla bunların hiç biri olmaz. Ne içiniz yanar, ne maziye dalarsınız. Artık alışmışsınızdır her şeye. Tekrar acı çekmek istersiniz, ağlamak istersiniz, maziyi andıkça yanmak ama nafile. Her şey geçmişte kalmıştır. Ve içinizde büyük bir boşluk vardır. Hiç dolmaz sanırsınız. Ve mazide ki o eski sevgiliyle doldurmaya çalışırsınız. Bütün çabalarınız boşunadır. Dolmayacaktır eski sevgiliyle o boşluk. Artık bir yabancı olmuştur size. Ne yüzünü hatırlayabilirsiniz nede o tatlı gülüşünü. Resmine bile baktığınızda sanki bir yabancıya bakıyormuş gibi olur. Artık herkes gibi olmuştur. Sıradan bir kimsedir o sizin için. Kimseden farkı kalmamıştır artık.
Zamanla maziyi istersiniz. Tekrar âşık olmak, tekrar aşk ile yanmak istersiniz. Aşk olsun yeter dersiniz. Sevmesin beni. Tek ben seveyim ama yeter ki tekrar birini sevebileyim istersiniz.
Ama hep bir şüphe vardır içinizde. Aklınıza takılan tek bir soru.
Yeniden birini sevmeyi başarabilecek misiniz?
İmkânsızdı. Hepsi bu kadar. İsmin bile bu kelimenin içinde yer alıyorsa. Sen nasıl benim yanımda yer alacaktın ki zaten. Senle ben zaten imkânsız gibiydik. Birbirimizi sevme ihtimalimiz bile imkânsızdı. Senle başlayan her şey imkânsızdı. Sanki hiçbir şey yaşamadık. Her şey bir rüyaydı. Ve ben bu rüyanın etkisinde kalmış bir zavallı gibi her şeyi gerçek sandım. Seni ve beni sevdiğini de gerçek sandım. Kendimi bu rüya ile avuttum. Aşkımı bu rüya ile büyüttüm. Artık uyanmaya başlıyorum. İmkânsızdı. Her şey bu cümleye sığıyor. Bir rüyanın gerçek olduğu nerde görülmüş ki, bu aşkta gerçek olsun. Peki, bu aşk gerçek değilse, içimi yakıp kavuran ne? Bir rüyaysan eğer, sana bu kadar bağlanma sebebim ne? İmkânsızsan eğer seni bu kadar sevme sebebim ne? Bunların cevabını veremiyorum. Bildiğim tek şey senle başlayıp biten her şey, imkânsızdı. İşte hepsi bu kadar.
Aşk, hep soğuk davrandı bize.
Daha kavuşmak kelimesi dilimize düşmeden,
Ayrılığın soğukluğuyla sardı bizi.
Ayrılığı buzdan bir hançer gibi yüreğimize sapladı.
Aşk, hep soğuk davrandı bize.
Kavuşmanın heyecanını yaşayamadan,
Gülüşümü aldın benden giderken.
Olsun,
Senden sonra, gülmeye ihtiyacım yok ki benim
Senden sonra, gülmek için nedenim olamaz ki.
Sen varken ‘gülüşlerimizin’ ardında suskunluk gizliydi.
Senden sonra sustum, konuşamadım.
Kendimi tekrar edip duruyorum artık.
Hep başladığım yere dönüyorum.
Her gün seni yaşayıp, olmayacak hayaller kuruyorum.
Ne bileyim, yanımda olsan şimdi,
Beni sevsen.
Beraber yaşlanmış olsak seninle.
Kaçtım ben hep insanlardan, yalnızlığıma doğru koşar adımlarla. Kimde senden bir parça görsem, ona yakın buldum kendimi. Ama korktum hep, o küçücük parça yalnızlığa mahkûm etti beni; sen sanıp bağlanırım başkalarına diye.
Kaçtım ben hep insanlardan, yalnızlığa sığındım. Herkes bırakıp gitse de sadece yalnızlık “yalnız” bırakmadı beni. Bir O sahip çıktı bana.
Zamanla insanlar sıkar, kalabalıklar boğar oldu beni. Sustum hep, kimseye söyleyecek bir şey, derdimi anlatacak bir cümle bulamadım. Bulsam da anlayan olmadı. Gittim, bende yalnızlığımla konuştum. İçimdekileri döktüm bir bir.
Ben bir deliyim.
Bir varım, bir yokum.
Bir O’yum, bir Bu’yum.
Ne gerçeğim, ne de yalan.
Hayallerle oyalanan,
Herkesçe farklı algılanan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!