Ey sevdalım,
Ne diye ararsın sen beni?
Ruhundaki aynaya baksan, aynada sırım.
Ben hep aklındayım.
Korktuğun sevdana baksan, suretime bakacaksın.
Sezgilerinin hemen yanı başındayım.
Havada gördüğün pus, senin yüzünden kaçan uykularımdır.
Yayılır özleminin gökyüzüne usul usul.
Hasret yangını sönsün diye damlar yapraklardan çiğ damlaları.
Yalan yok; özlemin yakıyor artık tenimi,
hasretin ruhumu dağlıyor gün doğmaya yakın saatlerde.
İçinde dolaşan bu toz duman nedir, dedin.
Yıkıkım diyemedim sana.
Önceki aşkların tortusu, dedim.
Anlıyordun; suskunluğunun sesini duydum.
Yıkıntılarımızın tozu ellerimize karıştı,
Seni sevdiğimi söylerken,
Sana "beni sev" demedim.
Tabiatım böyledir.
Talepsiz seviyor yüreğim.
Susuyorsa seven,
Damdaki pabuçlarımı buldum, şimdi yola revan olma zamanı.
Kimseye zararı yoktur kısık sesli vedaların.
Bakışları hiçbir yöne çekmez kısık sesli vedalar.
Suyu bulandırmaz mesela kısık sesli vedalar,
hiçbir yalanı çıkartmaz suyun yüzüne.
Vicdan aklayanlara engel teşkil etmez kısık sesli vedalar.
Yeni bir gün ile yıkadım yüzümü.
Aynada yüz, ruhumda iz aradım.
Kanımda can, canımda heyecan aradım.
Martı seslerini koydum cebime,
çiçek renklerini soludum.
Benden başka kimse görmüyor.
Lakin ben görüyorum, duyuyorum...
Kıyametin geliyor, sevda çiçekleri açarken.
Kuşlar yuva kurarken geliyor kıyametin.
Kar yağarken geliyor, sıcak kavururken geliyor.
Mikail , yeterince sulandığını düşündüğü bereketli topraklar üzerinden
Usulca devşirdi bulutları
Yıldızlar yalıncak kaldı gecenin lacivertinde...
Yıldızlar , ah yıldızlarım...
Karar veremediler bir türlü;
Şarap tadında ışıldamak mı?
Sokağa çıktım.
Saate bakmadım ama az çok bilirim zamanı.
Dilenci kadının kirli yüzünün gülümsemesine çeyrek vardı saat.
Mugalata yapan çakma polisin "Sivil geziyorum." demesine
iki namaz vakti vardı daha.
Kara güne sövme.
Elinde kendin var senin.
Bahtına kızma, bahtın kanındadır.
Ulusan, ulu kurt ulur.
Ve çağın kağanı çıkagelir.
Altın üzengilerinde ihtişam,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!