akl-ı hayalimde her zaman
bu sabah uyandığımda yeni bir güne başlarken
tek gaye vardı yüreğimde
akşama uğramadan çekip gitmek...
sarardı saçlarım akşam akşam
...dönüyorum kendi duvarlarımın arasına
kalabalık çirkin döngülerden kurtuluyorum şimdi
geceler uzun soğuk ve sessiz
gözlerimi yumup siyah montumu çekiyorum yalnızlığıma
o da ısıtmıyor dört duvar arasını...
gözleri faltaşı bîçare,
uyuyor kundağında,
ağlamaklı bir annenin
inayetli kucağında...
soluksuz yaşam sızıltısı,
hiç bu kadar beklememiştim,
telefonun diğer ucundaki bu üç harfi;
“alo” diyebilmeni...
oysa o telefonun diğer ucunda yoktun biliyorum
ve bildiğim bir şey daha vardı
niçin beklediğimi bilmediğimi
sende mi ben
sende mi...?
demek,
sen de bana
karşısın ben...?
bilmem neden,
tuttum elini o mahur kızın
yandı göğsümde mor gömleğim
kor ateşler gibidir her yanım...
bir kirli renk gibi kapandı siyah
azar azar yudumladım akşamı
usulca uzandı akşam
sildi bütün şâibeleri
aramaksa bulmak gibidir biliyorsun
düştü eteklerime yıldızlar, neredesin?
kocamış tazeliğimle bakıyorum
ayak bastım geceye
hiç bir karanlığın haberi olmadı bundan...
yıldızlar kendi ışığından kaçıyor,
güneş nazlı, yanıp sönüyor...
duydum ki aydınlıklar ölüm uykusunda
sonsuz bir rehavet içindeler...
kapısız düşüncelerle açılmayan hisler,
gözü dönmüş karanlıklarla boğuşmakta...
kör duvarlar dibinde bocalanan sesler,
bir kapalı pencere aramakta...
ölümden kaçan çaresizler gibi
sonuna gelmişiz baharın
uçmuş takvim yaprakları uzaklara
her gün'e gün eklemiş umutlar
gün dün'e yolculukta,
dün'se demir almış...
merhaba hüseyin bey şiirlerinizi begeniyle okudum.bir kısmını yüreğinize sağlık harika şiirler. sevgilerimle.yüreğiniz aydınlık olsun..