Elimi uzattım koynuna
Ruhun takıldı
En uzun cümlemi kurdum
Ve doğdum
Sana sundum yamyamın aşkını
Sidikli Ayşa kırk yıldır bu dünyada
üstü başı hala aynı, teni soldu biraz
elleri nasır yumağı diken artığı bir tablo
ayaklarında caniği hala yakmakta
Sidikli Ayşa kırk yıldır bu dünyada
Şimdi alın elinize
Başımdaki ölümü, dizimdeki sevabı
Raylara düşmüş ışıkları alın
Sokak kandillerinin sabah haykırışlarını
Alın ellerinize
Şaman gül dişli semada,
Kızıllığa ağlıyor.
Binlerce avcı sürüklenirken doğanın soluğunda
Zırhsız gökyüzü eziliyor dişlerde
yedim
en pis ekmekleri
küf tutmuş güzellikleri
yerken çöplük denilen laneti
yükseldim gökyüzüne
Bir yanımda örümcek ağı
Çırpınışlar,
Ötemde uzaklaşan trenler,
Çığlıklar.
Yavaş yavaş çökerken
Karanlıklar,
Haydi, utanma bu memleket senin
Ana rahmine boşuna mı geldin
İçerde on yılını vatan için verenler ölmüşken
Kahvelerde her gün kurtulan; ama sokak sokak satılan vatan
Kaç defa kiraya çıktı bilmeden biz
Haydi, utanma yavrum sen doğalı iki yıl ben doğalı yirmi sekiz yıl
Rahat ol eşelerken zonklayan yüreğimi
Asilik sen de doğsun bırak, benden al gitsin
Çapala geceleri saklanan güneşi bulmak için
Rahat ol küllü su uğruna hala odunlar yanmakta sokaklarda
Rahat ol eşele köleni, hürriyetin gözlerini oyarken çocukça
Tarihin tekerrürü
Mor sevgi dalıydı
Yalnızlık
Kıvranıyordu arka kapılarda
ölümden az önce süzüldü kebuterler
kızgın şişler ve sefil nazar
az önce düştü hülyalara
ve daldı gitti dağların en yücesi
küçük bir kuytuya
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!